YÖK’e ve YÖK Düzenine Geçit Yok!
6 Kasım öğrenci gençlik açısından salt bir takvim yaprağı değil özgün bir tarihsel güne tekabül eder. Bu anlamıyla 6 Kasım tarihi, belleğimizdeki özgün yanını sürdürürken varlığıyla bugün de üniversitelerde gerici kürsülerin inşa edilmesinde, eğitimin piyasalaştırılmasında, baskı ve yasaklarla söz-yetki-karar hakkının gaspında rolünü oynamaktadır. YÖK’ü doğuran tarihsel sürece baktığımızda bu yapının neden kurulup tahkim edildiğini anlamış oluruz.
Her şeyden önce YÖK; 12 Eylül Askeri Faşist Cunta’sının bir ürünüdür. 12 Eylül AFC’si, öğrenci gençliğin, işçilerin, köylülerin hareketinin ve bir bütün sınıf mücadelesinin gelişmesi karşısında faşizmin maskesini indirerek tüm halka karşı diz çöktürme hamlesiydi. 12 Eylül AFC’si sistemin “bekaa”sı için bir zorunluluktu ve emperyalizmin “bizim çocuklar başardı” ifadesiyle de desteğini açık olarak ifade ettiği bir süreçti. 12 Eylül’ün ön günlerinde dönemin en dinamik devrimci hareketinin olduğu mekanların başında üniversiteler geliyordu. Bu anlamıyla diz çöktürme politikasının üniversiteler ayağında, YÖK’ün oluşturulması stratejik önemdeydi. Hedef netti: Önce polis-asker, paramiliter güçlerle üniversiteler baskı altına alınacak, devrimci gençlik hareketi tasfiye edilecek sonrasında ise YÖK eliyle üniversiteler “dikensiz gül bahçesi”ne dönüştürülecekti.
YÖK öncesi süreçte de üniversiteler sistemin çıkarları doğrultusunda örgütlenmiş, eğitim bu doğrultuda içeriklendirmişti. ‘68 Hareketi ile birlikte mücadelenin gelişmesine paralel belli mevziler ve haklar kazanılmıştı. 6 Kasım 1981 yılında kuruluşu ilan edilen YÖK ile üniversitelerdeki kazanımlar, haklar tümden tırpanlanmış oldu.
Günümüzde de üniversite yaşamının her anında YÖK, burjuva-feodal sistemin gölgesi olarak üniversite gençliğinin karşısına dikilirken, faşizmin bekçiliğini kesintisiz bir şekilde sürdürüyor. Bugün söz-karar-yetki hakkının gaspıyla atanan kayyum rektörler, niteliksiz ve erişilemez eğitim, cinsiyetçi eğitim politikaları ve tacizci, tecavüzcü hocalar, kampüslerde karşımıza dikilen ÖGB olarak varlığını sürdüren YÖK ve YÖK düzeni gerçekliği söz konusudur. Tüm bu gerici, inkârcı, asimilasyoncu, yasakçı politika ve saldırılar geleceksizlik cenderesinde; umudunu kazandığı üniversiteye ve alacağı eğitime bağlayan gençlik cephesinde ise mevcut sisteme olan öfkenin artması ve çelişkilerin derinleşmesi ile ortaya çıkmaktadır. Hali hazırda niteliksiz, sistemin kendisini yeniden üretmesine dayalı eğitimin var olduğu üniversiteler güncel politikalarla, atanan kayyum rektörler eliyle daha da niteliksiz bir hale getirilmiştir. Eşit-parasız-bilimsel ve anadilde eğitimin zorunluluğu içerisinden geçtiğimiz süreçte yakıcı bir biçimde kitleler nezdinde hissedilmiştir.
En ufak demokratik hakkın tanınmadığı, sorgulayıcılığının tümden rafa kaldırıldığı, özgürlüğün gasp edilerek tek tipleştirme politikalarının uygulandığı üniversiteler, gençliğin bilim üretebileceği alanlar olmaktan oldukça uzaktır. Bu durumun tersi de içerisinde bulunduğumuz sistemde mümkün değildir. Üniversitelerdeki bu tablonun öğrenci gençliğe yansıması kampüslerde sistemin teşhir olmasını beraberinde getirmiş ciddi bir politikleşme sağlamış, özerk-demokratik üniversite talebi öne çıkmıştır. Bir yandan Boğaziçi’inden yayılıp ülkeyi kaplayan kayyum-rektör protestoları sürerken bir yandan barınma sorunu yaşayan öğrencilerin “barınamıyoruz” haykırışı dolduruyor kentlerin parklarını.
Sistemin çok yönlü saldırı politikalarıyla mengeneye alınan öğrenci gençliğin isyan eden, sorgulayan ve biat etmeyen yapısı dün olduğu gibi bugün de egemen sınıfların korkularını büyütmeye devam ediyor. Bundandır ki en ufak hak talepli eyleme ve direnişe tüm gücüyle saldırıyor egemenler. İşte ÖGB’si, polisi, jopu, gözaltısı ile sesi kısılamayan Boğaziçi direnişi, işte barınma ve yurt hakları için direnen öğrenciler, işte faşist çetelerle mücadelesi dindirilemeyen Beyazıt! İşte kampüslerden alanlara taşan gençliğin isyanı ve mücadelesi!
Şimdi gün faşist diktatörlüğün korkularını büyütme zamanı! Geleceği ve özgürlüğü kazanmanın yegâne yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğinin bilinciyle, Yeni Demokrat Gençlik saflarında örgütlenelim, mücadele edelim kazanalım!
Kahrolsun YÖK ve YÖK Düzeni!
Yaşasın Özerk-demokratik Üniversite Mücadelemiz!
Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim!
Özgürlüğümüz ve Geleceğimiz İçin Mücadeleye, YDG Saflarına!
Kahrolsun Faşizm Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Yeni Demokrat Gençlik
Kasım 2021