Sistemin Çarkı Değil Özgür Yarınların Teminatıyız, İsyandayız!
Halk gençliğinin en dinamik katmanlarından biri de liseli gençliktir. Onun bu dinamizmi, gelecekle kurduğu ilişki egemenlerin üzerlerinde “laboratuvar kurarak” gerici politikalarını uygulamasını, onu kendi varlığının sigortası olarak ikame etmesini beraberinde getirmiştir.
Bu sebepten de egemenlerin liselere dönük politikaları bireyci, sorgulamayan, araştırmayan bireyler yaratmayı amaçlamaktadır. Egemenlerin liseli gençliği apolitikleştirme, yozlaştırma ve sindirme politikaları artarak devam ederken, liseli gençliğin boyun eğmeyen dinamizmi kırılmaya çalışılmaktadır. Buradan doğru MEB’in eğitim politikaları da her yıl yeniden şekillenmektedir. Bildiğimiz gibi yıllardır öğrencilerin hayatını bir sınava bağlayan sistem öğrencileri mağdur etmeye devam ediyor. Yapılan köklü değişiklikler 4+4+4 politikasının açıklarını kapatmaya yöneliktir. Bu amaçla; biat eden, sorgulamayan, düşünmeyen “Türk-İslam sentezi”nden “gıdasını almış” nesiller yetiştirmek hedeflenmektedir.
LGS: ZORUNLU İMAM HATİP
Sürekli değişen sınav sistemi kendini yenilemesi gerekirken daha da geriye gidiyor. 2014 yılında getirilen TEOG bu yıl yerini LGS’ye (Liseye Geçiş Sınavı) bıraktı. Öğrencilerin hayatını “yenileme” adı altında öğrencileri yıpratan ve gerileten sistem alt yapısı olmayan bir sınav sistemini kaldırarak yerine alt yapısı olmayan başka bir sınav sistemi getirdi.
Getirilen yeni sınav sistemine göre öğrenciler iki şekilde tercih yapabilecekler. Birincisi sınav sonucunda alınan puana göre yapılabilecek, öğrenciler sınav sonuçlarıyla beş “nitelikli” liseden oluşan bir tercih listesi hazırlayacak. İkincisi ise çember yerleştirme sistemi. Bu sistemde öğrenciler sınav sonucundaki puanlarını kullanmadan bulundukları bölgede herhangi bir okula yerleşecek.
Bu iki ayrı sistemde de üzerinde ayrı ayrı durmamız gereken noktalar bulunuyor. İlk olarak “nitelikli lise” meselesini biraz açmak gerek. Öğrencilerin beş tercih hakkını kullanacağı nitelikli liseler MEB tarafından hemen her ilçede imam hatip liseleri ve meslek liseleri olarak belirlendi. Buradaki amaç aslında gayet açıktır:.İmam hatip liseleri ile sorgulamayan, eleştirmeyen, bireyci ve yozlaşmış bir gençlik yaratılmak istenmekte, meslek liseleriyle de uyuşturucu batağına düşmüş, staj adı altında emeği sömürülen, ucuz iş gücü olarak kullanılan bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Çember tercih sisteminde de durum pek farklı değildir. Hemen her ilçede bir meslek lisesi ve bir imam hatip lisesi bulunmakta ve öğrenciler “zorunlu” olarak bunlardan birine yerleşmek durumunda kalmaktadır. Bir diğer sorun ise başta Alevi gençler olmak üzere azınlık inançlara mensup öğrencilerin de yerleşmek zorunda kaldıkları imam hatip liselerinde zorunlu din dersine tabii tutulmasıdır. Bu liselerde verilen eğitimin yetersizliğinden dolayı bahsi geçen liselerin hiçbirine yerleşmek istemeyen öğrenciler ise özel/temel liselere yerleşmek durumunda kalacaktır. Hiçbir liseye yerleşmediği halde özel/temel liseye gidecek durumu olmayan öğrencilerin ise asgari ücretle emekleri sömürülmek isteniyor ve çocuk işçi ve çocuk gelinlerin sayısı artıyor. Bu durum da eşit olmayan eğitim sistemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Buradan yola çıkarak sınav sisteminin tam bir ticari mantıkla ele alındığını da söyleyebiliriz.
EĞİTİM SİSTEMİNİN PİYASALAŞTIRILMASI
Egemenler liseli gençliği istedikleri tarzda bireyle haline getirme ve eğitim rantı uğruna onları geleceksizleştirmektedir. Biz gençlik olarak bu sınavların bizler için gelecek vaat etmediğinin bilincindeyiz. Aynı zamanda milyonlarca öğrenci eşit koşullara sahip olmadan bu sınavlara hazırlanmaktadır. Yani özel okula, dershaneye gidemeyen, özel ders alamayan yoksul ailelerin çocukları bu sınav yarışında elenmekte ve gelecek hayalleri yok olmaktadır. Eşitliği olmayan bu sistem milyonlarca öğrenciyi umutsuzluğa itmekte ve geleceklerini ellerinden almaktadır. Eğitim bir hak olmaktan çıkmakta, parası olanın eğitim aldığı bir hizmet şekline dönüştürülmüş, piyasalaştırılmıştır. Sınav sisteminin bu yapısı sadece öğrencileri değil, emekçi aileleri de ekonomik ve psikolojik yönden yıpratmaktadır.
Biz liseli gençlik, sınav sistemine karşı verilen mücadelenin paralı eğitim sistemine karşı verilen mücadeleden ayrı olmadığını görüyoruz. Bu sorunun bir sistem sorunu olduğunu ve doğallığında bu sorunlara karşı verdiğimiz mücadelenin sisteme karşı verilen mücadeleden ayrı ele alınamayacağının bilincindeyiz. Biz Liseli YDG’liler olarak bir kez daha haykırıyoruz; Sistemin çarkı değil, özgür yarınların teminatıyız. Burjuva-feodal düzenin vaat ettiği kara geleceği, dayattığınız bu sınav sistemini tanımıyor ve yetiştirmek istediğiniz “kindar nesil” olmuyoruz!
(Liseli Bir YDG’li)