“Sentetiğe Hayır, Organiğe Devam(!)”
Uyuşturucular içerisinde en masumu olarak görülen esrarı kullanan “kafası güzeller”in sloganı “sentetiğe hayır organiğe devam…” Farklı cemiyetlerden birbirine benzemeyen ve birbiriyle doğrudan ilişkisi olmayan “müptezeller” arasındaki ortak nokta… Üzerine şarkılar yapılan, “kafası” övülen, alkolle kıyası tutulan, yoksul köşe başlarında, üniversitelerde, liselerde ve şantiyelerde, bulunduğu yere göre çeşitli anlamlar yüklenerek kullanılan esrar! Marihuana bitkisinden elde edilen ve ağrı kesici özellik taşıyan yüksek oranda THC maddesinin kana karışmasıyla zihni bulanıklaştıran bir maddedir. Kullanıldığı anda paranoya, bulunduğu ana odaklanamama, düşüncelerini belli bir noktaya odaklandıramama ve kesintili şekilde tekrar tekrar benzeri şekillerde etki gösteren bir uyuşturucu. “Nasıl tarif edeyim bilmiyorum”, “çok harika bir şey”, “abartılacak bir şey yok abi ya” vs. gibi övgüler dizilerek masumlaştırılan ve normalleştiren sözlerle savunusu yapılan bu uyuşturucunun tarihi İlk Çağ’a kadar uzanıyor. Üzerine çokça şeyler yazılmış, edebiyata, felsefeye vs. gibi alanlarda üzerine yazılıp çizilmiştir. Günümüzde ise bu alanlardan bağımsız olarak esrar kullandığı için bunun doğru ve toplumsal karşılığının olumlu olduğunu sanan aklıevveller daha ön plandadır.
OHAL ile arttırılan baskı sürecinde tesadüfi olmayarak uyuşturucu satışının arttığı ve kullanımının yaygınlaştığı gözlemlenebilir. Eroin ve yüksek oranda bağımlık yapan uyuşturucuların pazarı genişlemiş, öncekine nazaran sokaklarda daha çok lafı edilen uyuşturucu maddeler haline gelmiştir. Esrar ve türevleri ise yukarıda belirttiğimiz gibi alkol ile kıyaslanmış ve herkesin elde edip tüketebileceği kadar yaygınlaşmış ve sıradanlaşmıştır. Yoksul mahallelerde, polis uyuşturucu satıcılarıyla doğrudan ilişkiler kurup “ağabeylik” ederek kendileri de pazardan nemalanmış ve “tezgah”ta yerlerini almıştır. Aynı polis TV’lerde ise ali cengiz oyunlarıyla-yaptıkları göstermelik operasyonlar- ve medyanın da desteğiyle kahraman rolüne bürünmüştür. Tezgahtaki bu güçlü çete, diğer çeteler arasında daha güçlü- “uyuşturucu ile mücadele ettiği” imajı yaratıp kentsel dönüşüm planlaması yaptıkları mahallelerdeki halka karşı saldırılarını saklama gereği bile duymadan sürdürmüştür.
Özellikle emekçi kesimlerin, gençliğin yoğun olduğu bölgelerde uyuşturucu maddeler daha da yoğunlaştırılarak ezilen emekçi halkın toplumsal olarak durduğu yer bulanıklaştırılmıştır. Yaşama geleceğe topluma dair kaygı taşımayan unsurlar haline getirilerek kimliklerinden soyutlandırılmışlardır. Sistemle olan çelişkilerin bu araçla silikleştirilmesi elbette ki egemenler cephesinde olumlu karşılık bulmuş ve uyuşturucuya ulaşım koşulları daha da yaygınlaştırılmıştır. Aynı zamanda önemli bir sermaye alanı olan uyuşturucu pazarına -2016’da kenevir üretiminin Gıda, Hayvancılık ve Tarım Bakanlığı’nın izniyle kenevir yetiştiriciliği yasallaştı- kendi “cennet bahçeleriyle” girmesinin kapısını açmıştır. Emperyalist-kapitalist sistemin uluslararası düzeyde oluşturduğu uyuşturucu ağı ezilen emekçi kitlelerin biriken öfkelerini minimuma indirgemeyi amaçlamıştır. Egemenler emekçi kitlelerin ve özelde de gençliğin uyuşturulmasını tıpkı çeşitli inşaat şirketlerine sundukları ihalelerdeki pastalar gibi uyuşturucu pazarını da faşist gerici unsurlara paylaştırmışlar ve kendilerine düşen payı sermaye biçiminde almışlardır.
Bugün devrimci cephedeki gerileme, egemenlerin önünü daha da açmış, istedikleri gibi at koşturmalarını olanaklı kılmıştır. Devletin kendi eliyle kültürel, sosyal, siyasal vb. yozlaştırma politikalarını senelerdir gündemimize alsak da egemenler OHAL’den sonra bütün siperlerinden niyetini gizleme gereği bile duymayarak saldırmasıyla kitleleri ve özellikle de gençleri köşeye sıkıştırmıştır. Yaşama hakkı elinden alınarak köşeye sıkıştırılmış, her hareketi ön görülebilir ve kontrol edilebilir kılınan, ufaltılarak yok edilmeye çalışılan kitlelerin tek çıkar yolu devrim mücadelesinden asla kopmamaktır. Bulunduğumuz her alanda kendimizi küçümsemeden gücümüzün bilincinde olarak anı ve günü örgütleme görevini hayata geçirmek zorundayız. Bu temelde Yeni Demokrat Gençlik mücadelesini halk gençliğiyle buluşturmak bu süreçte oldukça elzem bir yerde durmaktadır. Bunu yaşama geçirebildiğimiz oranda bu saldırıları ve yozlaştırma politikalarını alt edecek Demokratik Halk Devrimi mücadelesindeki adımlarımızı hızlandıracaktır. Tersinden denklemi kurarsak; Bu devrimci müdahaleleri istenilen düzeyde gerçekleştirilememesi de halk gençliğinin sistemin dişlileri arasında daha fazla sıkışmasına ve sisteme yeni “can simidi” olmasına neden olacaktır.
(Bir YDG okuru)