Mirabel’lerden Asmin ve Rosa’ya Cürreti Kuşanalım, İsyanımızla Alanları Kuşatalım!
Ezilenin ezileni olan kadına yönelik saldırıların keskinleştiği pandemi döneminde 25 Kasım’ı karşılarken kadın kurtuluş mücadelesi de büyümekte ve gelişmektedir. Tüm dünya kadınları kürtaja, kadın katliamlarına, krize ve kadına yönelik her türden şiddete karşı alanlara taşmakta ve erkek egemen sistemi sarsmaktadır. Polonya’dan Hindistan’a, Suriye’den Türkiye’ye, Lübnan’a kadınlar alanları terk etmiyor, susmuyor. Devlet; İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü kaldırmaya çalışarak, çocuk istismarı affı yasası çıkarma girişimleriyle, “Las Tesis”i yargılayarak ve örgütlü ve örgütsüz kadınlara devlet-polis-yargı işbirliğiyle işkence yaparak, gözaltı ve tutuklamalarla kadın kurtuluş mücadelesinin kazanımlarına saldırıyor. Sindirme ve yıldırma politikalarına karşı direniş hattı örülmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz 25 Kasım’dan bugüne yüzlerce kadın katledildi. Binlerce kadın tacize, tecavüze ve şiddete maruz kaldı. Pandemiyle beraber ev içindeki şiddetin görünürlüğü azalırken, psikolojik ve fiziki şiddet bu alanda “normalleşmeye” başladı. Genç kadınlar pandemi döneminde, aile evine dönmek zorunda kaldı. Aile evindeki baskı da “özgürlük alanlarını” daha fazla daralttı. Kriz bu dönemde derinleşirken çalışmak isteyen genç kadınlar da işsizlikle boğuşmaya devam ediyor. Lise ve üniversitelerde, yaşam alanlarında taciz, tecavüz, mobbing ve şiddet farklı biçimlerde kendini gösteriyor. Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Orhan Acar, uzaktan eğitim esnasında kamera ve mikrofonunu açık unutarak “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece, çaktırma” demişti. Bu cesareti erkek egemen devlet ve cinsiyetçi eğitim politikalarından aldığını biliyoruz. Yine İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Muttalip Kutluk Özgüven bir televizyon programında; “12-17 yaş arası kadın vücudu, doğuma en uygun süper kadın vücududur” dedi. İstanbul Üniversitesi Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Necmi Karul’un, öğrencisi Arkeolog Canay Alpagut’u sistematik bir şekilde yıllarca taciz ettiği ortaya çıktı. Akademide erkek egemenliği, bu boyutlarda varlığı korumaya ve kendini yeniden üretmeye çalışmaktadır.
Her gün en az bir kadın katliamı haberiyle geçerken katliamların büyük çoğunluğu genç kadınlarda yaşanmaktadır. Katliamların çoğu feodal bağlar bulunan erkekler tarafından işlenmektedir. “Uzaklaştırma” kararları, şikayetler bu katliamları engellemediği gibi teşvik etmektedir. Erkek egemenliğinin kendisini sürekli olarak ürettiği binlerce yıllık bir toplumsal düzende yargının niteliği de elbette ki erkek egemen olmaktadır. Pınar Gültekin, Zeynep Şenpınar, Aleyna Çakır, İrem Bahçe, Merve Konukoğlu, Tuğba Tokbaş ve sayamadığımız katledilen diğer kadınlar mücadelemizi büyütme sözümüz olmuştur.
Türkiye Kürdistan’ındaki kadınlara yönelik savaş politikaları yürütülmektedir. 5 Ocak’tan beri kayıp olan Gülistan Doku’nun erkek arkadaşı Zaynal Abakarov ve polis olan babası yargılanmamış ve Dersim’den kaçırılmıştır. Gülistan Doku hâlâ bulunamadı. 20 gün boyunca Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından işkence ve tecavüze uğrayan 18 yaşındaki İpek Er yaşamını yitirmişti. Uzman Çavuş Musa Orhan tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Kadınların sesi olan örgütlü kadınlar gözaltına alındı, tutuklandı. Erkek egemen faşist karakterli devletin, yozlaştırma ve özel savaş politikalarıyla beslediği hareket tarzını biz örgütlü kadınların Rosalaşma ve Asminleşme iradesiyle boşa düşüreceğiz.
Üstümüze düşen görev ve sorumlulukların bilinciyle kadın dayanışmasının ve erkek egemen devlete karşı mücadele etmenin önemini kavrayarak ilerliyoruz. Söylediğimiz her söz ve yaptığımız her eylem bu sömürücü, erkek egemen sistemi yerle bir etme inancıyla gelişmektedir. Genç kadınları ataerkil sisteme karşı tüm alanlarda ve tüm araçlarla Rosa ve Asmin cüretini kuşanarak kadın kurtuluş mücadelemizde örgütlenmeye çağırıyoruz!
Kadına Yönelik Şiddete, Taciz ve Tecavüze Karşı İsyandayız!
Yaşasın Kadın Kurtuluş Mücadelemiz!
Ataerkil Sisteme Karşı 25 Kasım’da Alanlara!
YDG’Lİ KADINLAR