“Kutup Yıldızı”mı Felsefi Düşman mı?: #Susamam ve “Olay”
Türkçe rap müziğin ülkedeki gündemleşme hali 5 eylül gecesi yayımlanan Ezhel’in “Olay” ve Şanışer öncülüğünde birçok rapçinin içinde bulunduğu “#Susamam” adlı iki şarkıyla bir seviye daha yükseldi. İki parçada da ortak olarak ele alınan şey parçaların politik içeriği. Öncelikle belirtmek gerekir ki iki şarkı da birazdan irdeleyeceğimiz kendi politik ufuklarında bile gayet vasat sözlere sahip. “Rap müzik isyankardır” düsturunun kaba saba, orta yolcu, popülist iki örneğini görüyoruz. Öte yandan, “Olay”dan devam etmek gerekirse, şarkı sözleri Mao’nun “gökkubenin altındaki kaos”a övgülerini yerercesine bu karmaşanın, savaşların, kaosun bizi felakete götürdüğü gibi bir havada yazılmış. Zaten Ezhel’in bu şarkısının politik içeriği daha çok klip üzerinden tartışıldı. Klipte T. Kürdistanı’ndaki özyönetim direnişlerinden tutun, IŞİD’in yakarak öldürdüğü iki Türk askerine, Fırat Çakıroğlu’ndan Proletarya Partisi şehitlerine kadar her şey var. Çok net ifadeyle çorba olmuş, politik olmayı her şeyi içermek sanan, bir ondan bir bundan soslanmış ve her şeyi içermeye çalıştığı için de apolitik alana kayan bir şarkı/klipten bahsediyoruz. Tam da her şeyi içermeye çalışmanın bizi apolitik bir alana ittiğini söylemişken “#Susamam”a geçebiliriz.
Şanışer, Fuat, Ozbi gibi rapçilerin ürünü olan bu şarkı ülkede çok ciddi bir gündem oluşturdu. Gündemin parçası olarak şarkı çok hararetli tartışmalara yol açmadı zira Yeni Demokrasi’deki yazıdan da anlayacağımız gibi en geniş kitlesel anlamda bir taraftan iktidar partisine muhalif olan herkesin öte yandan da şarkının da çokça suçladığı o “insan” olmak istemeyen, en azından “vicdanen” duyarlı olmak zorunda bırakılan, denize izmarit atsa da attım diyemeyen insanın muhalif, protest çocukları desteklediği bir politik atmosferden bahsediyoruz. Aynı gün piyasaya çıkmalarının ötesinde bu iki şarkının en büyük ortak özelliği bizim politikadan anladığımız şeyin yanından yöresinden geçemeyecek bir karaktere sahip olmaları. Peki nedir bizim politikamız? Politikaya nereden bakmalıyız ve dolayısıyla bu iki şarkı neden apolitik hatta?
Politika bir dışlama işidir. Politika, düşman belirler, düşmanından alan kapmak ister, kaptığı alanlarda hegemonya inşa eder. Politikayı, politik özne yapar ve her politikanın felsefi bir izdüşümü vardır. Marksistlerin ve diyalektik materyalizmin, Türkiye’de ve birçok yerde de şu anki felsefi düşmanı (iç ya da dış) Aydınlanma felsefi ideolojisidir. “Barbarlık”, “insan”, “cahillik”, “yobazlık”, “sorgulamak”, “bilinçlenmek” vs. aydınlanmanın öz çocuğu kavramlardır. Bu kavramların, politik ajitatif anlamda değil fakat diyalektik materyalizmle yani Marksist felsefeyle uzaktan yakından alakası yoktur. Fakat bugün, özellikle AKP iktidarına karşı yürütülen muhalefetin Aydınlanma savunusu üzerinden geliştiğini hepimiz biliyor, buna kısmen ortak da oluyoruz. Bunun yanı sıra Aydınlanmayı doğrudan savunan, kendi davasını bütün insanlığın davası olarak gören, insanlar arası ilişkileri esas ilişki biçimi olarak tasarlayan, dolayısıyla “ileri”nin bilincini götürmenin (mesela ateizmin) Marksizme doğrudan katkı sunduğunu iddia eden birçok siyasi hareketin varlığından haberdarız. İşte bizim protest rapçilerin de politizasyonu bu kanaldan geliyor. Mesele bilinçlenmek meselesiymiş gibi, sanki kimse hiçbir şeyin farkında değilmiş ve inanılmaz apolitikmiş gibi bize şaşalı cümlelerle hitap ediyor aydınlarımız. Bu cümlelerde düşman en fazla “sen”sindir.
Sözler üzerinden bakalım: “Neden olduğun sorunlarınsa farkında değilsin/Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz” ile başlıyor şarkımız. Evet biz değiliz ama siz farkındasınız. Müzik değiştirir evet. Hatta şarkılarınız silah, sözleriniz de kurşundur, vs.; “İnsan en büyük parazit/Hayvan kadar olamadı beşer” diyor Fuat. Hedefte beşer var yine; “Atma şu izmaritini denize/Geri alamazsın/Gün gelir o pisliğini attığın denize hasret kalırsın, bakamazsın! /Plastikle dolmuş mideleri hayvanların buna hiç mi üzülmedin?” yine yoğun bir bilinçlendirme çabasına maruz bırakılıyoruz burada da politizasyon sürüyor (!); “Ben bi’ beyaz Türk’üm, yasalarım Anglosakson ama kafam Ortadoğulu/Apolitik büyüdüm, hiç oy vermedim”: Kafamızın Ortadoğulu olması eleştirilmiş. Çünkü Ortadoğulu kafası geri bir kafa, çünkü ileri olan, Aydınlanan Batı dünyası, okuyan onlar, yazan onlar, Ortadoğulular ise savaşmaktan başka bir şey yapmazlar. Hatta oy da vermedim çünkü apolitiğim. Oy verseydim daha başka olabilirdi her şey ama bu dünyayı benim yüzümden yaşıyoruz. Şarkının tam da bu kısımlarında, bilinçli aşırı politik arkadaş şarkının belki de tek politik sözünü ediyor: “Çünkü çocuk öldü vuran memurdu diye ‘Haklıdır’ dedin”: Düşmanlaştırma, dışlama, safını belli etme gibi devrimcilerin politik edimimize uygun bir cümle. Ardından aydınlanma saldırılarına maruz kalıyoruz tekrar: “Neden bu gök, bu yıldızlar, bu galaksiler, gezegenler? Neden, neyden bu evren? Neyden bu dünya? Neden ben, neden sen, neden biz? Sorgula, hele bi’ sor lan bi’ “Neden ben varım?”: Arkadaşlar bu sözlerin gerçekten bir kutup yıldızı işlevi gördüğüne bizi nasıl inandırabilirsiniz? Burada bizim politikamızın hangi zerresi var? Sorgulamak bizim dünyamızda, bizim felsefemizde nasıl bir yer işgal ediyor mesela? Nasıl sorgulamak gerekir, nereden sorgulamak gerekir? Eline bir taş alıp işgalciye fırlatan Ortadoğulu, hiç kitap okumamış bir direnişçiyi bu denklemin neresine koyalım? Yoksa “sen tarih yazıyorsun ama şunları şunları da sorgula”mı diyelim? Bütün bu popülist, kendi kulvarında bile kalitesiz bir içeriği her şeye değindiği için bile övemeyiz. Zira “her şey” ile “politik” olan arasında hiçbir kesişim noktası olamaz. Bir şeylere illa ki, bilerek ya da bilmeyerek değinilmez, dolayısıyla başka bir felsefi engel olan “politik doğruculuğun” alanında bile iş görmez bu klip. Çünkü Kürtler yoktur, LGBTİ yoktur, #kadınhakları “sen ne biçim adamsın da kadına vuruyorsun” çiğliğinde sunulur, hayvan meselesi empati üzerinden değerlendirilir, kelimenin en politik doğrucu anlamında şarkı hala cinsiyetçidir, homofobiktir, türcüdür, vs. Fakat her şeyin ötesinde şarkı hümanisttir, politikayı insandan kurar, insana seslenir; “sen bilinçlen, denize izmarit atma, biraz kitap oku ve dünya daha güzel olsun” der. Sivil topluma övgüler dizer, bugüne kadar duyduğumuz bütün kibirli cümleleri alenen ve hiç sıkıntı duymadan öğütler, biz de çok politik bulup alkışlarız.
Şarkının felsefi/politik içeriğini ele aldığımızda ortaya çıkan tablo bir burjuva ideolojisinin konjonktürdeki siyasi açmazların da etkisiyle “hiç yoktan iyidir” tadında karşılık bulmasıdır. “Hiç yoktan iyidir” kategorisi tabii ki vardır, fakat Ezhel’in “Olay”ı en azından kaos görüntüleri barındırdığı için bu kategoriye daha yakındır. Düşman aramayan, hümanist ve sivil toplumcu, Aydınlanmanın sözcüsü her şey, bizim kontrolümüzde olmadığı sürece eleştirilmelidir. Aksi durumda aydınlanır ve apolitik alanda hayatımıza devam ederiz. Ülkenin içinde bulunduğu konjonktüre atıfta bulunup, şarkının bu ortamı politize edip koşulları devrimcilerin yararına “olgunlaştırdığı” önermesi de önemli bir tartışmayı gerektiriyor. Bu yüzden yazıda şarkının politik niteliğinin üzerinde duruyoruz. Bu politik tarz bizi ilerleten, koşulları revize eden ve olgunlaştıran değil, verili iktidar-muhalif popülist çekişmesini sürdüren, ideolojik hiçbir kopuşla, sıçramayla alakası olmayan bir tarzdır. (Şarkının bunu amaçladığı ya da böyle bir etkisi olabileceğinden bağımsız söylüyoruz)