Kopuş İçerisinde Kopuşu Anlamak
Proletarya Partisi’nin “1. Kongre Çizgisinde; Proleter Devrimciliği Kuşan, Tasfiyeciliğe Meydan Oku, Gerilla Savaşını Yükselt” şiarıyla gerçekleşen 1. Kongresi’nin gerçekleştiği bu günlerde, önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’yı 47 yıllık tarihimize yakışır bir şekilde anmak, anlamak ve anlatmak daha da önemli hale gelmiştir. Çünkü Kaypakkaya yoldaş 47 yıllık mücadelenin en önde gelen mimarıdır. 24 Nisan 1972’den bugüne İbrahim yoldaş yolumuza ışık olmaya devam ediyor.
İbrahim yoldaşı 47 yıllık bir hareketin önderi yapan süreci tekrar tekrar incelemek, tartışmak genç devrimciler nezdinde büyük bir ihtiyaçtır ve bu ihtiyaç süreklilik arz etmektedir. Bizler şehitlerimizin ayak izlerinden yürüyerek zafere yürüyoruz. Her şehit yoldaşımızın yaşamı bir hazineyi bağrında taşıyor. Bu noktada İbrahim yoldaşımızın yaşamını, onu önder yapan süreci anlamak, örgütümüzün bugünkü sürecine doğru yön verebilmek açısından elzemdir.
İbrahim yoldaş Denizler gibi, Mahir Çayan gibi 71 Devrimci çıkışının köşe taşlarından birisi olmuştur. TİP (Türkiye İşçi Partisi)’in reformist çizgisine karşı çıkmış, sistem içi mücadeleyi reddetmiştir. TİP’in gençliği pasifize etme çabalarına karşın İbrahim illegal, silahlı mücadele yolunu seçen önderlerden olmuştur.
İbrahim yoldaşa 71 devrimci çıkışı yetmemiş, bir bütün kopuş üzerinden kurucusu olduğu partinin programatik görüşlerini ortaya koymuştur. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katledilişinden beri devam eden 50 yıllık suskunluğu İbrahim yoldaş parçalayıp atmıştır. Küçük burjuva akımlara kapılmak yerine MLM ideolojiyi Türkiye koşullarına uyarlamaya girişmiştir. Kemalizm, Kürt ulusal sorunu, Türkiye devriminin yolu gibi konularda ancak kopuş kelimesiyle ifade edilebilecek bir ideolojik inşayı gerçekleştirmiştir. İşte 47 yıldır mücadelesine devam eden Proletarya Partisi bu kopuşun, bu ideolojik savaşın bir ürünü ve sonucu olmuştur.
Reformizmden, revizyonizmden kopuş ve KP’nin inşası olarak özetleyebileceğimiz süreçte nesnel koşulların yanı sıra İbrahim yoldaşta çok net bir biçimde somutlanan belli başlı özelliklerin belirleyiciliğini görmek gerekmektedir. Önder yoldaşa KP’nin önderi olma misyonunu kazandıran temel olgular kitlelerden öğrenme çabası, bilimsel sorgulayıcılık ve cürettir.
KİTLELER İÇİNDE, KİTLELERLE BİRLİKTE
İbrahim yoldaşın devrimci mücadeleye atıldığı dönem kitle hareketlenmelerinin yoğun olduğu bir dönemdir. Ancak kitle hareketlenmelerinden her devrimcinin, demokratın aynı şekilde öğrenmesi mümkün değildir. İbrahim yoldaş öğrenme isteğiyle dolu bir kimlik olarak kitle hareketlenmelerinde yer almıştır. Sade ve mütevazı kişiliği ile yer aldığı öğrenci hareketlenmelerinde, köylülerin toprak işgallerinde, 15- 16 Haziran işçi direnişlerinde, kitlelerin öğrencisi olma ile öğretmeni olma arasındaki diyalektik süreci kendi duruşunda somutlamıştır.
Önder yoldaşın fikirlerinin yani KP’nin ideolojik çizgisinin şekillenmesinde yoldaşın kitle hareketlenmeleri ile kitlelerle kurduğu sıkı bağın büyük etkisi vardır. Bir devrimcinin doğru rotayı bulması için kitlelerin içerisinde olması, kitleleri analiz etmesi, kitlenin öğreticiliğine sığınması zorunluluktur. İbrahim yoldaşın Türkiye koşullarında en doğru adresi bulabilmiş ve sınıf bilinçli proletaryanın örgütünün inşasına girişmiş olması ile yoldaşın kitlelerle kurduğu sıkı bağ arasındaki neden sonuç ilişkisi ortadadır. İbrahim yoldaş kitlelerle bu denli buluşmasaydı, sade ve mütevazı duruşuyla kitlelerin önce öğrencisi sonra öğretmeni olma çabasına girişmeseydi MLM ideolojiyi bu denli özümseyip, Türkiye koşullarında bu biçimiyle tartışabilir miydi?
DOĞRU ROTA İÇİN, BİLİMSEL SORGULAYICILIK
Mesele elbette sadece kitlelerle bir arada olmak değildir. Kitle hareketlenmelerinde açığa çıkan sonuçları, komünist ustaların teorileri üzerinden bilimsel yöntemlerle tartışabilmek de zorunlu bir olgudur.
İbrahim yoldaşın en önemli özelliklerinden birisi her durumu, her olguyu, her fikri sorgulamasıdır. Yoldaşın bu özelliği önderleşme sürecine damgasını vurmuştur.
İbrahim yoldaş var olanı kabullenmeyi, sunulan her fikri sorgusuz benimsemeyi reddetmiştir. Bu durumu TİP’in reformist, pasifist çizgi üzerine yürüttüğü tartışmalarda da, TİİKP revizyonizmine karşı giriştiği mücadelede de görmek mümkündür.
İbrahim yoldaşın TİİKP içerisindeyken filizlendirdiği fikirler TİİKP’nin revizyonist görüşlerini sorgulama noktasının ötesine geçmiş, tüm küçük burjuva akımları sorgulama ve reddetme seviyesine ulaşmıştır. O dönemde bütün devrimci- demokrat hareketlerde Kemalizm kuyrukçuluğu, sosyal şovenizm etkili olmuştur. Devlet açısından zaten bir tabu olan Kemalizm ve Kürt ulusal sorunu devrimci çevrelerde de bir tabuya dönüştürülmüştür.
İbrahim yoldaş bu tablo karşısında tabu tanımaz bir sorgulayıcılığa girişmiştir. Devrimci çevrelerin genelinde ve içerisinde bulunduğu örgütteki küçük burjuva fikirlerin peşinde sürüklenmek yerine bu fikirleri sorgulamış, bilimsellik süzgecinden geçirmeye çabalamıştır. Bu bilimsel sorgulayıcılık İbrahim yoldaşın yanlış fikirlerinin zaman içerisinde değişmesine yol açmıştır. İbrahim yoldaş yanlış fikirleri ile hesaplaşabilen, bu hesaplaşmayı da özeleştirel bir tutumla açıklayan nadir önder kişiliklerden birisi olmuştur. Geçmiş yanlış düşüncelerini net ve açık bir biçimde mahkum etmiş, yanlış düşündüğü sürecinin hesabını gerek söylem olarak gerek pratiğinde verebilmiştir.
Nitekim bu sorgulayıcılığın, bu yanlışla hesaplaşma çabasının sonucunda ortaya kapsamlı bir ideolojik kopuş çıkmıştır.
ÖNDER YOLDAŞ CÜRETİ KUŞANINCA
İbrahim yoldaşın anlayış bazında ortaya koydukları, reformizme ve revizyonizme karşı giriştiği savaş her seferinde cüretle attığı adımlara, pratiklere dönüşebilmiştir. İbrahim yoldaşı bir dergi çevresinin değil yaşayan, ilerleyen, örgütlenen bir partinin önderi yapan da bu atılganlık ve cüret olmuştur.
Yoldaş tespit ettiği eksiklikleri, yanlışlıkları kendine, fikirlerine, vardığı senteze güvenerek ortaya atmıştır. İçerisinde bulunduğu örgütte, devrimci çevrelerde revizyonizmin hakim olması İbrahim yoldaşın kendine, devrim mücadelesine güvensizleşmesine bir an bile yol açmamıştır. İbrahim yoldaş edilgenleşmemiş, değiştiriciliği, dönüştürücülüğü başkalarından beklememiş, kendisi cüretli adımlar atarak süreci göğüslemiştir.
Revizyonist bir partide revizyonizmi açık ve berrak bir biçimde tartıştırmıştır. Bu çabası tamamen engellenene kadar örgüt içerisindeki değiştirme, dönüştürme yaklaşımını sürdürmüştür. Elinin kolunun örgüt içerisinde tamamen bağlandığı noktada ideolojik savaşımını farklı bir örgüt inşa ederek pratiğe dökmüştür.
İbrahim yoldaşın ideolojik düzlemde ortaya koyduğu cüretli adımın en somut göstergesi KP’nin kuruluşu olmuştur. Kemalizm’e, Kemalizm kuyrukçuluğuna, sosyal şovenizme, reformizme, pasifizme karşı giriştiği mücadelede İbrahim yoldaşın cüretinin, atılganlığının, müdahaleciliğinin, kendine ve devrim mücadelesine olan güveninin en berrak göstergesi 24 Nisan 1972 tarihinde Proletarya Partisi’nin, onun önderliğindeki Halk Ordusu’nun ve Gençlik Birliği’nin kuruluşunda karşımıza çıkmaktadır. Kitle hareketleri içerisinde filizlenen, bilimsel sorgulayıcılık ve ideolojik hesaplaşma çabası ile şekillenen ideolojik bütünlük İbrahim’in cüretiyle ete-kemiğe bürünmüştür.
İŞKENCE VE ÖLÜMÜN HÜKMÜ YOK
Önder yoldaşın ideolojik zeminde vardığı nokta ve kuruluşuna önderlik ettiği PP, önder yoldaşı bizim nezdimizde benzersiz bir değer haline getirmiştir. Bizim için değerli ve önemli olan Kaypakkaya yoldaş egemenler için de önemli ve tehlikeli olmuştur.
Deniz Gezmişleri idam sehpasında katleden, Mahir Çayan’ı vuran devlet, İbrahim yoldaşı da katletmekten geri durmamıştır. Bu bir katliamdır ama daha da fazlası bir direniştir. 90 günlük büyük uğraşın, vahşi işkencenin sonucunda İbrahim yoldaşın ağzından tek bir örgütsel bilgi çıkmamıştır. Her çabanın bir hedefi vardır ve bu hedefe ulaşılamazsa yenilgi söz konusu olur. 90 günlük savaşın sonucunda, işkenceciler, eli kanlı katiller hedefine ulaşamamıştır. Nihayetinde önder yoldaş kazanmıştır, devrim ve komünizm mücadelesi kazanmıştır. İşkence 90 günlük insanlık dışı muameleye rağmen yenilmiştir. Ölüm İbrahim yoldaş söz konusu olunca hükmünü tamamen kaybetmiştir.
“TEHLİKELİ KİMLİK”
İbrahim yoldaşın duruşuyla, fikirleriyle, pratiğiyle, kısacası çizgisiyle ayrı bir önemi hak ettiğini ortaya koymuştur. Bu ayrı bir yere koyma durumunu tersinden faşist devlet cephesinden de görmek mümkündür. İbrahim yoldaş ve onun fikirleri büyük bir tehlike olarak algılanmıştır. Bu tehlikeli fikirlerin sahibi 90 günlük insanlık dışı bir işkenceden sonra katledilmiştir.
Bu işkence ve katliam faşist devlete yetmemiştir. İbrahim yoldaş katledildiği günden bugüne sessizlikle boğulmaya, unutturulmaya, gizlenmeye çalışılmaktadır.
İbrahim yoldaş kimsenin dokunamadığı noktalara, devletin bugün de hala kırmızı çizgimiz diye sarıldığı noktalara dokunmuştur. Kemalizm’in ipliğini pazara çıkarmış, Kürt ulusal sorununu devrimci bir bakış açısıyla ele almıştır. Uzun yıllardır üzerimizde hâkim kılınmaya çalışılan resmi ideolojik argümanları yerle bir etmiştir. İbrahim yoldaşın ortaya koyduğu anlayış hiçbir çuvala sığdırılamayacak kadar sivri bir mızrağa dönüşmüştür. Bu anlayışı yok saymak, kitlelerden uzak tutmaya çalışmak devletin bulduğu ‘en iyi’ çözüm olmuştur.
Bu sessizliği yarmaya çalışanlar, faşist devletin tüm çabasına rağmen İbrahim’in fikirlerini benimseyenler bugün “cezalandırılmaya” çalışılmaktadır. İbrahim yoldaş suçlu ilan edilmekte, onu ananların suçu ve suçluyu övdükleri iddia edilmektedir. İbrahim yoldaşın, onun ortaya attığı düşünceleri sessizlikte boğamadıkça bu ideolojiyi sahiplenenlere devlet azgınca saldırmaktadır.
İbrahim yoldaş onurdur. İbrahim yoldaşı savunmak, anmak, anlamak ve anlatmak onurdur. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı onun fikirlerini savunmaya devam edeceğiz, İbrahim yoldaşın 47 yıl önce attığı tohumu genç ellerimizde büyüteceğiz, istediğiniz kadar saldırın bu kavgayı sürdüreceğiz. İbrahim yoldaşımızdan, Ali Haydar’dan, Meral Yakar’dan, 12’lerden, Aliboğazı Şehitleri’nden, Mercan’da ölümsüzlüğe yürüyen yoldaşlarımızdan aldığımız güçle zafere yürüyeceğiz. Nisan güneşi doğmuş, umudun tohumları toprağa ekilmiş, yüreklerimize isyan ateşi salınmışken tarihin akışını, proletaryanın şanlı yürüyüşünü, bizi durdurmadınız, durduramayacaksınız. Bir kez daha ilan ediyoruz; bu çelik aldığı suyu unutmadı, bu çelik aldığı suyu unutmuyor, bu çelik aldığı suyu unutmayacak.