İlkelerimiz Işığında Halk Gençliğinin Mücadelesine Önderlik Edeceğiz!
Yirmi yedi yıllık mücadele tarihimizden devraldığımız mirasla halk gençliğinin komünist öncüsü olma iddiasını koruyarak, ilkelerimizden taviz vermeden, doğrularımızı büyüterek, hatalarımızdan öğrenerek yol yürümeye devam ediyoruz. Yolumuza çıkan büküntüleri geride bırakarak, mücadelenin tayin ettiği görevleri bilince çıkararak mücadelemiz nihai zafere kadar devam edecek.
Uzun bir süreci kapsayan ve yıpratıcı bir özellik kazanan tartışmalar geride kalmış, bu dönemin Komsomol’u kapsayan özelliklerini kavrama ve sonuç çıkarma göreviyle karşı karşıyayız. Geride bıraktığımız süreç birçok açıdan elbette irdelenecek ve tartışılacaktır. Gençlik örgütümüzün, politikleşme ve siyasal açıdan yaşadığı bir dizi yetmezliğin örgütsel sorunlara tavır geliştirmede oynadığı belirleyici rolünü bu dönemde yaşadık ve gördük. Bu noktada geriliklerle yüzleşmek yerine, ciddi bir bilgi kirliliği ile sürecin parçası olma gayreti ve çabasına tanık olduk. Araştırmak, sorunlarımıza daha bütünlüklü bakmak ve öğrenmek yerine, sistemleşmeyen ve komünist örgüt anlayışı ve kültüründen uzak tartışmaların merkezine oturma gayretine şahitlik ettik. Komsomol kimliği bir kenara bırakılmış ve küçük burjuva ideolojik yaklaşımlarla Proletarya Partisi’nin yaşadığı zorlu süreçte aktif rol oynama çabası ise bu duruş ve kavrayışın akabinde yaşanan gelişmeler olmuştur.
Sağ tasfiyeci sürecin gençlik alanına yansımaları, tasfiyeciliğin kendini bu alanda nasıl var ettiği ve yükseldiği zemin ancak doğru noktalardan sorgulandığında doğru dersler çıkarmak mümkün olacaktır. Aynı hataların tekrarının önlenmesi ancak bu derslerin ışığında belirlenen hedefe doğru, emin adımlarla yürümeyi sağlamakla başarılacaktır. Diğer tüm sorun ve konu başlıklarında olduğu gibi bu gündemde de tartışılacak temel mesele önderlik sorunudur. Bu anlamda ders çıkarılması gereken nokta da gençliğin mücadelesine politik- ideolojik ve örgütsel önderlik görevinin yerine getiriliş düzeyidir.
Komsomol’un Proletarya Partisi’nin yaşadığı kriz sürecinde geliştirdiği tavır; bu tavrın politik ve siyasal özü anlaşılıp, çözülebildiği oranda hataların ve yetersizliklerin tekrarı engellenmiş olur. Nihayetinde anlaşılması gereken öncelikli durum, Komsomol tarafından geliştirilen tavır bir sonuçtur ve bu sonucun yaşanmasında tartışılması gereken nedenler vardır.
Genel olarak vurgulamak gerekirse; Komsomol özerk bir komünist örgüttür. Kendi politik yönelimini seçer ve saptar. Bu özerklik onun KP’ye bağlılığını en iyi düzeyde yerine getirebilmesi içindir. Çünkü gençlik kitlesi özgün sorunlara ve yetişme şartlarına sahiptir. Bu kitleyle doğrudan ve etkili bağlar kurmanın koşulu kendi örgütleri olmasına olanak sağlamaktır. Özerk bir örgütlenme olma ve KP ile ilişki yeterince anlaşılamadığında, politik amaçlar ve hedefler kavranamadığında, özerkliğin götürdüğü nokta “bağımsızlık” ya da diğer bir ifadeyle örgütsel anarşizm olmuştur.
Kendi “bağımsız” politikasını geliştirme adına geliştirilen anlayış, Proletarya Partisi’nin önderliğini yadsımak, onu tanımamak olmuştur. Özerkliğin “bağımsızlığa” evrildiği nokta da “farklı düşünme” adına Komsomol’un kendi işleyiş ve ilkeleri yadsınmıştır. Kendini KP’nin üzerinde gören bir anlayışla, demokratik merkeziyetçiliğin reddine gidilmiş, sınırı belirsiz demokrasinin örgüt içinde idamesine başlanmıştır.
Komsomol’u bu yanlış anlayışlara ve bu yanlış pratiğe sürükleyen temel neden politik düzeydeki gerilik ve ideolojik şekillenişteki çarpıklıktır. Komsomol’un 2. Kongresi’nden sonra önderlik düzeyinde aldığı darbeler bir nitelik kaybına karşılık gelmiş ve kendi dinamikleriyle doldurduğu boşluk, politik önderlik görevinin zayıflamasını beraberinde getirmiştir. Proletarya Partisi’nin de doldurmakta yetersiz kaldığı bu boşluk, aynı zamanda illegal yapının “tasfiye” olduğu bir dönemi de ifade etmektedir. Örgüt yaratma, örgütü sağlamlaştırma görevi doğru anlaşılmadığı durumda bu tasfiye süreci kaçınılmaz olarak yaşanmıştır. İllegal yapının tasfiyesi, demokratik kitle örgütü mücadelesinin “gelişimini” sağlamış, belirleyici rol zaman içinde silikleşen bir özellik kazanmıştır. Tayin edici görev Komsomol örgütünün yaratılmasıydı, mevcut örgütün militan bir hatta halk gençliğinin mücadelesine önderliğinin sağlanmasıdır. Bu görevin anlaşılamadığı durumda uzunca bir süre militan mücadele ve militanlaşma tartışmalarıyla süreç geride bırakılmıştır.
Hayata geçirilemeyen politikaların bir karşılığı olacaktı ve bu Komsomol nezdinde de yaşandı. Bu dönemde yaşanan kaybı örgütte zayıflamayı, hareket sahasında da daralmayı beraberinde getirmiştir.
Adım adım yaşanan bu süreçte, Komsomol’un doğru bir çizgi etrafında kilitlenmesini sağlamada nihai görev Proletarya Partisi’nindir ve sorgulanması gereken öncelikli nokta burasıdır. Bu anlamda yapılan kimi ikaz ve uyarılar yeterince bilince çıkarılamadığı durumda gidişata müdahale etmek de mümkün olmamıştır. Olumsuz gidişat tersine çevrilemediği oranda, mevcut sorunlara yenileri eklenmiş ve bu gerçeklik, Proletarya Partisi’nin sürecinde alınan tavırla nihayete ermiştir. Sağ tasfiyeci hizbin aktif bileşeni ve imzacısı olmakta bir sorun görülmemiştir. Bu aşamadan sonra komünist nitelik ve öz geride kalmış, komünist örgüt çizgisi silikleşmiş ve örgüt içinde çözülmesi gereken sorunlar, gençlik kitlesinin taraflaştırılması amacıyla en yaygın şekilde teşhire başlanmıştır.
Bu noktada yapılmak istenen görüşme ve tartışma platformları tasfiyeciliğin ve disiplinsizliğin yön verdiği bir anlayışla kilitlenmiş ve nihayetinde Proletarya Partisi’nin önderliğini yadsımakla taçlandırılmıştır. Sorunları nedenleriyle tartışmak, anlamak ve yürütülen tartışmaları zenginleştirme yaklaşımından uzak, apolitik bir zeminde tepki ve öfkeyle yürütülen tartışmalar bir sonuç üretmemiştir. Elbette ki sorun Komsomol’un bu sürece katılımı değildir, aksine politik düzeyde yürütülecek her tartışmanın öğreteceği ve kazandıracakları inkar edilemezdir. Ancak bu tarz bir yaklaşım politik bir düzey ve ideolojik bir sağlamlığı şart koşmaktadır. Bunun olmadığı yerde her şeyi bilme edasıyla yürütülen apolitik tartışmalar sürece damgasını vurmuştur.
Bu aşamadan sonra Komsomol’un tasfiyeci tutumuna tavır alınmış ve gençlik faaliyeti yeniden örgütlenmiştir. “Amerika’nın yeniden keşfine” girişilmeyecek, esas görevlere yoğunlaşarak, ilkelerimiz üzerinde halk gençliğinin komünist örgütünün inşasına yoğunlaşılacaktır. Sınıf mücadelesinin keskin pratiği bu görevin yerine getirilmesinde esas tutulacak halkadır, ancak politikleşme sağlanmadan dar pratikle bir uzmanlaşmanın sağlanamayacağını bilerek bu halkayı tutacağız.
Sınıf mücadelesinin genel seyrinden bağımsız değerlendiremeyeceğimiz gençlik mücadelesi, Gezi İsyanı sonrası devletin özgün ve özel saldırılarıyla baskı altına alınmış durumda.
Özelikle öğrenci gençliğe yönelik baskı ve yıldırma politikası birçok üniversitede “örgüt” operasyonları ile devam ettirilmiş, birçoğunda düzmece kurgularla ortak örgüt dosyaları dahi oluşturulmuştur. Yeni uygulanan bu yöntem, bir yandan pervasızlıkta sınır tanımazlığa diğer yandan da düşülen acizliğe örnek kabul edilmelidir. Seçilen kişiler ve örgüt örtüsü altında sıralanan eylem ve yorumlar, saldırının alan faaliyetine yönelik niteliğini açığa sermektedir. Baskı ve terörün diğer boyutu ise her zaman olduğu gibi disiplin cezaları olmuştur. 2006’dan sonra bu dönem yine yoğunlaşan soruşturmalar sonucu, devrimci çalışma içerisinde olan öğrencilere “okuldan uzaklaştırma” ve “atma” cezaları uygulanmıştır. Kötü olan husus bunlara karşı da ortak ve etkili kampanyaların örgütlenememesidir.
Devrimci gençliğin üniversitelerden tasfiyesini hızlandıran bu süreçleri, gençliğin durağanlaşan kitle mücadelesi ile birleşmesi, devrimci gençlik örgütlerinin gerilemesini ve gençlik kitlesi üzerindeki etkisinin zayıflamasını beraberinde getirmiştir.
İleri unsurların tasfiye edilmesiyle birlikte mevcut sistem açısından örgütsüz gençlik kitlesini yönetmek ve yönlendirmek çok daha kolaylaşmıştır. Bahse konu sistemin geleceği sorunuydu ve Gezi bir gerçeği göstermişti. Devlet bu süreçten çıkardığı derslerle yap-boz tahtasına çevirdiği eğitim sisteminde yeni değişikleri gerçekleştirmiştir. İlköğretim’den başlayarak yapılan tüm değişikliklerle, sistemin ihtiyaçlarına yanıt olacak bir gençliğin şekillendirilmesi hedefi hayata geçirilmiştir. İlk ve orta öğrenimin sonrası için dayatılan İmam Hatip Liseleri, mevzuatlarda yapılan değişiklikler ve daha bir dizi uygulama bu amaç için hayata geçirilen adımlardır.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ve OHAL’in her türlü yetki ve olanaklarıyla üniversitelerde bulunan ve akademik-demokratik eğitimin gerekliliğini savunan akademisyenler de görevden uzaklaştırmalarla tasfiye edilmiş ve sadece öğrencilerle sınırlı kalmayarak bu alanda da sistemin ihtiyaçlarını karşılayacak kadrolaşmaya gidilmiştir.
Yine halk gençliği açısından üzerinde durulacak temel sorunlardan biri de işsizliktir. Sayıları oldukça ciddi boyutlara ulaşan genç işsiz nüfus, bağrında sisteme karşı ciddi bir tepki mayalayarak genişliyor. Yüksek öğrenim gençliğinin bugün akademik-demokratik mücadelesi kadar belirleyici önemde olan genç işsizler ordusu gelecek umutlarını da kaybederek yarınlara hazırlanıyor. Bizler açısından irdelenmesi ve sorun ve taleplerinin incelenmesi gereken bu kesim de diğer tüm kesimler gibi örgütlülükten yoksun durumdalar. Ekonomik krizin kendini ciddi şekilde yansıttığı bu kesimin sorunlarının kavranmasıyla birlikte taleplerinin somutlanmasına ciddi ihtiyaç vardır. Ülkedeki genel işsizlik sorunundan farklı olarak ele alınması ve irdelenmesi gerekir. Bu mücadele hattı yüksek öğrenim gençliğinin geleceksizlik olarak tanımladığımız sorunuyla bütünleşen ve geniş bir sahada hareketi de sağlayacaktır. “Mesele, bu gelişmeyi hissedebilecek kanallara, hayatın akan canlılığına dokunabilen ve bundan beslenen bir örgütlülüğe sahip olabilmektedir.”
Devletin tüm kazanılmış hakların gaspına yöneldiği bu dönemde, saldırının merkezine tüm kesimleri ile birlikte Kürt ulusuna yönelik saldırıları koymuş durumdadır. Efrin operasyonu, Kürt ulusunun kazanımlarına dönük, emperyalist haydutlara karşı bölge özgülünde elini güçlendirme hedefiyle başlatılmıştır. Bu saldırıdan istediği sonucu elbette alamayacaktır. Üstelik tüm teknik olanakları ve yalanlarına rağmen. Çünkü örgütlü bir halkın savaşan gücüyle birleşip buluştuğu bir direniş duvarı örülmüştür. Bu duvarı onca bombardımanın, tankın, topun yıkmaya da gücü yetmeyecektir.
Görevlerimizi tayin eden gerçek sınıf mücadelesidir. Nehir hızlı, keskin virajlarla yol alıyor. Faşizm sistemini ayakta tutmak için var gücüyle saldırıyor. Bu saldırıların göğüslenmesi, karşı duruşun örgütlenmesinin bugün önemli bir ayağını da doğru ve ilkeli bir zeminde devrimci gençlik örgütlerinin eylem birlikleri oluşturmaktadır. Devletin her alanda giriştiği saldırıların gençlik ayağında ki azgın saldırıları ancak birleşik, doğru temelde ve somut taleplerle yürütülecek bir mücadeleyle geri püskürtülebilir. Bu noktada mevcut eylem birliklerinin devletin sindirme ve baskı operasyonlarını püskürtecek, buna karşı mücadeleyi örgütleyecek misyondan uzaklığı, bir araya geldiği zeminden bağımsız değerlendirilemez. Bu noktada reformist çizginin bu mücadele içinde bertaraf edilmesi ancak, güçlü bir devrimci irade ve iddianın ortaya konulmasıyla mümkün olacaktır.
Yaşanan sürecin tahribatları ve yaraları mücadelenin içinde onarılacak, gelecek bu mücadeledeki ileri adımlarla geliştirilip, büyütülecek. Bunun için kuşanacağımız cüret ve kararlılıktır. Bu cüret ve kararlılıkla halk gençliğinin militan mücadelesini örgütleyecek, bu kararlılıkla mücadeleye önderlik edeceğiz.