Hâkim Sınıfların Hesaplarını Boşa Çıkaralım, Geleceği Kazanalım!
Gelecekte sömürü çarkının başında kimin olacağına dair hâkim kliklerin dalaşı sürüyor. Egemenler kendi gelecekleri uğruna başta gençlik olmak üzere tüm halk kitlelerinin geleceğini gasp ediyor. Açlık, sömürü, baskı ve korku üzerinde yükselen faşist diktatörlüğün ekonomik, siyasi ve yönetsel krizi derinleşirken sonucu halka daha fazla zam, açlık ve geçim sıkıntısı olarak dönüyor. AKP-MHP faşist kliği emperyalizmin ve komprador kapitalizmin çıkarlarını garanti edecek bir görünümden oldukça uzakken kitleler nezdinde de verilen destek giderek azalıyor. Bu durum hâkim sınıfları yeni arayışlara itiyor.
Seçimler üzerinden yürütülen tartışmalar ve klik çatışmaları günden güne kızışırken kitleler bu gündemin içerisinde sürüklenmeye zorlanıyor. Cumhur İttifakının karşısına “çare” olarak ehven-i şer bir seçim ile faşist Millet İttifakı konuluyor. Böylesi bir seçime zorlanan kitleler içerisinde halk gençliği egemenler nezdinde oldukça stratejik ve kilit bir yerde duruyor.
“OY DEPOSU” YA DA GELECEĞİN SAHİBİ OLARAK HALK GENÇLİĞİ
Halk gençliğinin seçim tartışmaları içerisinde “kritik” bir yerde durduğunu söyledik. Halk gençliğinin seçimler üzerindeki etkisi kuşkusuz taşıdığı oy potansiyelinden kaynaklanıyor. Bu noktada yapılan bir dizi araştırma ve istatistik bu “potansiyeli” doğrular nitelikte. Genellikle 2000 yılı ve sonrasında doğanları ifade etmek üzere kullanılan ‘Z kuşağı’nın 2023’te genel nüfus içindeki oranı da yüzde 12 olacak. 2023’te toplamda 62 milyon 411 bin 753 kişi “resmiyette” oy kullanabilecek. Z kuşağının nüfusu 38 milyon 132 bin 848. Bu kuşakta 5 milyon 940 bin 916 kişinin oyu var. Eldeki bu veriler hem Cumhur İttifakının hem de diğer faşist blok olan Millet İttifakının deyim yerindeyse halk gençliği üzerinde laboratuvar hassasiyeti ile yaklaşmasına neden oldu. AKP-MHP faşist ittifakına yakınlığıyla bilinen ve stratejik “fişleme” pratikleriyle bilinen SETA, (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) gençler üzerinde yaptığı araştırmada bu kesimin oylarını “esnek” olarak değerlendirirken “Söylem ve politikalar geliştirilirken önceki seçim süreçlerinde kullanılan keskin, sınırları belli, dar söylemler yerine daha esnek, değişime ve zamanın ruhuna uygun söylemler seçilmesine dikkat edilmelidir” ifadeleriyle de halk gençliğinin değişimden yana olan yapısını itiraf ediyor. SETA bu gerçeklikten hareketle aynı zamanda gençliğin bu yapısına uygun söylemler geliştirilmesini de iktidara yani AKP’ye salık veriyor. SETA’nın raporunda gençliğin harekete geçme eğilimine de atıf yapılarak “Doğayı, hayvanları, şehri, çevreyi, insan haklarını koruyabilmek ve sosyal adalete katkıda bulunabilmek için siyasileşmektedirler” deniliyor ve aynı zamanda politik bir kitle ile karşı karşıya olunduğu bir kez daha hatırlatılıyor.
Bu araştırmalardan diğeri de faşist parti CHP’ye yakınlığı ile bilinen Gezici Araştırma’ya ait. Gezici gençliğin tercihlerini bahse konu araştırmasında şöyle anlattı: “Yüzde 44.9’u Cumhur İttifakı’na oy veriyor, yüzde 55.1’i ise vermiyor. Z kuşağının 2023’teki oy oranı yüzde 11.8 civarında olacaktır. 2023’e gelindiğinde Z kuşağının nüfus oranı yaklaşık yüzde 12 civarında olacak ve bu kuşaktakilerin yaklaşık yüzde 80’i AKP’ye oy vermeyecek.” Başını CHP’nin çektiği Millet İttifakı’nın iktidar hesapları ve hazırlıklarına paralel bir sonuç çıkarılan bu anketin devamında gençliğin özelliklerine dair vurgular da yapılıyor. Bahse konu özellikler şu ifadelerle öne çıkarılıyor: “En belirgin özelliğinin, kendilerini tek tip bir ideolojiye ya da ideolojik gruba veya partiye yakın hissetmiyor olduklarını görüyoruz. Yaptığımız araştırmalarda bu kuşaktakilerin yüzde 68,7’sinin, kendisini Atatürkçü, milliyetçi, muhafazakâr gibi kategorilerle tanımlamak istemediğini ve herhangi bir siyasi partiye de yakınlık duymadığını ifade ettiklerini görüyoruz. Kendilerini evrensel değerlere daha bağlı hissediyorlar ve mevcut siyasetin yaslandığı kategorileri reddediyorlar.” Bu araştırmalar kuşkusuz manipülatif bir yan barındırırken halk gençliğinin karakterine dair belli nüveler barındırabiliyor. Bugünkü koşullarda halk gençliğinin “Z” denilen kitlesi alışılagelmiş düşünce yapısından ayrı olarak ciddi bir sorgulama sürecinin içerisinde bu gerçeklik onun itiraz eden, düşünen yanını ortaya çıkarması bakımından önemli bir veri sunuyor bizlere. Bu noktada faşist düzen partileri de söylem ve vaatlerini bu gerçekliğe göre düzenlerken, politikaları bu eksende şekilleniyor.
FAŞİST DÜZEN PARTİSİNİN BAŞKANI “GENÇLERİN DEMOKRAT AMCASI” OLDU!
Verili araştırmalara paralel faşist düzen partileri cephesinden gençlere dönük popülist söylemlerin, vaatlerin ve seçim hedefli politikaların hayata geçirildiğini görüyoruz. Bu noktada en dikkat çeken söylem ve politikalar K. Kılıçdaroğlu’na ait. Kılıçdaroğlu gençlerin en çok kullandığı mecralardan olan Twitter’da kapak fotoğrafında “Sevgili Gençler! Çok parlak, çok yaratıcı, çok eğlenceli, çok zengin ve çok özgür bir dönem sizi bekliyor!” sözleriyle geleceksizlik girdabında olan gençlere sahte “umut” aşılarken diğer yandan bio’sunda (hakkında bölümü) kendisini “Gençlerin Demokrat Amcası” olarak tanıtıyor. Bu niteleme aynı zamanda faşist Kemalist diktatörlüğün kurucu partisinin “demokrasi havarisi” olarak sunulması politikasına da uygun.
Kılıçdaroğlu’nun halk gençliğine dair en dikkat çeken sözleri iktidara geleceği ilk ayda “yapacağım” dediği 6 vaadi. Bu vaatler halk gençliğinin esas sorunlarından ziyade popülist ve oy devşirmeye dönük olarak belirlenmiş. Mevcut sistemin içerisinde işsizliğin, geleceksizliğin, yozlaşmanın ve çok yönlü soysuzlaşmanın girdabında olan halk gençliğinin bu sorunlarının bir kenara bırakıp “bilgisayar oyunlarını ve ürünlerini vergisiz yapacağım” ya da “Sevgili gençler; artık sokakta dayılar “göster telefonunu” deyince ne yaparsınız onu bilmem, o da sizin başınıza dert olsun. Çünkü en son, en mükemmel telefonlarınız cebinizde olacak; amacım bu” deme ikiyüzlülüğü ancak bu faşist düzenin bir parçası olan CHP liderinin söyleyeceği bir şey. Burada meselenin gençlerin sorunları değil esasta “nasıl kolay oy alabilirim” yaklaşımı olduğu çok açık öne çıkıyor.
Bu ifadeler sistemin ve onun uzantılarının halk gençliği ile kurduğu ilişkinin özeti. Seçim zamanı vaatlerle oy istemekten öteye geçmeyen bu durum halk gençliğinin çelişkilerinin büyümesine dolayısıyla sistem ile olan bağın giderek zayıflamasına neden olabilir. Tam da bu noktada halk gençliğine bu ikiyüzlü politikaların, aldatmacaların ve seçim odaklı vaatlerin teşhirinin güçlü yapılması önemli bir yerde durmaktadır. “Sorunun kaynağı olanlar, sorunları çözemezler” yaklaşımıyla halk gençliğinin sisteme itiraz eden, sorgulayan ve değiştirmek için harekete geçen yapısı örgütlü mücadeleye kanalize edilir, politik iktidar bilinci ile birleşebilirse kahredici bir güce dönüşebilir ancak. Bu gücü yaratmak, geleceği bugünden kazanmak için mücadeleyi büyütmek, sistemin yönetim krizinin derinleştiği, kitlelerin yönetilmeye dair itirazlarının biriktiği bugünlerde halk gençliğinin isyanını, karşı koyuşunu devrime kanalize etmek görevi omuzlarımızdadır. Geleceği kazanmak için mücadeleyi büyütelim, egemenlerin hesaplarını boşa çıkaralım!