Gerici Şovenist Saldırganlığa ve Faşist Ablukaya Karşı Militan Bir Devrimci Gençlik Hareketi Yaratmada Cüretli Olalım!
“Emperyalistlerle ve büyük burjuvazi ile bütünleşmiş, halka karşı onlara hizmet veren aydınlar dışında pek çok aydın ve öğrenci emperyalizm, feodalizm ve büyük burjuvazi tarafından ezilmekte ve işsiz kalma ya da öğrenimlerine devam edememe korkusu ile yaşamaktadır. Bu yüzden devrimci olmaya yatkındırlar. Az ya da çok burjuva bilimi ile donatılmışlardır, siyasi sezgileri kuvvetlidir ve devrimin bu aşamasında (Aralık 1939 -stratejik savunma aşaması- b.n) çoğunlukla öncü rolü oynarlar ya da kitlelerle bağ kurmada köprü vazifesi görürler (abç). Yurtdışındaki öğrencilerin 1911 Devrimi’nden önceki hareketleri, 1919’daki 4 Mayıs Hareketi, 1925’teki 30 Mayıs Hareketi ve 1935 Aralık Hareketi bunun kesin kanıtıdır. Özellikle, çok sayıda az ya da çok yoksullaşmış aydın, devrimi desteklemek ya da katılmak için işçiler ve köylülerle el ele verebilir. Çin’de Marksist-Leninist ideoloji ilk olarak, aydınlar ve genç öğrenciler arasında yayıldı ve benimsendi. Devrimci aydınların katılımı olmadan devrimci güçler başarılı bir şekilde örgütlenemez ve devrimci çalışma başarılı bir şekilde yürütülemez ama aydınlar var güçleriyle kitle mücadelesine katılmadıkça ya da kitlelerin çıkarlarına hizmet etmede kararlı davranmadıkça öznelci ve bireyci olurlar, pratik düşünmeme ve eylemde kararsız olma eğilimi gösterirler.” (Mao Zedung Seçme Eserler Cilt-II)
Başkan Mao Zedung yukarıda alıntıladığımız yazısında gençliğin devrimdeki rolünü vurgularken aynı zamanda da ülkelerindeki sınıf mücadelelerinin öncülüğünü yaptıklarını vurguluyor. Gerçekten de hem bizim ülkemizde hem de diğer ülkelerde gençlik, Marksist-Leninist-Maoist ideolojisinin kitlelere taşınmasında ve yaygınlaşmasında önemli roller üstlenmiştir. Gençlik proletaryanın ideolojisini kavramada, örgütlenmede, öğrenmede ve öğrendiğini pratiğe uygulamada diğer toplumsal katmanlara göre daha hızlı harekete geçen kesimdir.
Devrimci Gençlik Mücadelesi ülkemizde devrimci hareketin filizlendiği, boy verdiği bir mücadele alanı olmakla birlikte zengin mücadele deneyimlerine sahiptir. Bu mücadelenin deyim yerindeyse “kökleri derinde”dir. Derindedir diyoruz çünkü 68’den günümüze ülkemiz sınıf mücadelesinin dinamik bir halkası olarak bugüne dek uzanan bir dizi mücadele pratiğini içerisinde barındırmaktadır. Devrimin en “dinamik” ve “ateşleyici” gücü olan gençliğin bu misyonu burjuvazinin tarih boyunca ona yönelmesine, ehlileştirmeye çalışmasına ve baskı altına almasına neden olmuştur. Devrimci gençlik mücadelesine yönelik baskı ve saldırılar bugün de derin bir politik kriz içerisinde olan Türk hakim sınıfları ve onun gerici kurumları tarafından hayata geçirilmektedir.
TÜRK HAKİM SINIFLARININ KRİZİ VE İMDAT ÇEKİCİ OLARAK SARILDIĞI ŞOVENİZM
Bugün Türk hakim sınıfları hem ekonomik hem de siyasi, çok boyutlu bir kriz içerisindedir. Faşist diktatörlüğün politik krizini kesintisiz ve süreklilik kazanmış bir karakter olarak tanımlamak mümkün. Bu krizin görece hafiflediği dönemler yanında şiddetli boyutlara evrildiği süreçler de yaşanmaktadır. Ortadoğu’da ve özelde de Suriye’de başlayan çatışmalar ve TC’nin savaşa müdahilliği, Gezi İsyanı ve sonrasında yükselen devrimci dalga, Kürt ulusunun Rojava’daki kazanımları hakim sınıfların politik krizini körükleyen etmenler arasındadır.
Suriye politikasında istediğini elde edemeyen, cihadistler üzerinden ördüğü politikası çöken ve yine içeride Kürt Ulusal Hareketi’yle sürdürdüğü “müzakereye” dayalı çatışmasızlıktan istediği sonuçları elde edemeyen Türk hakim sınıflarının krizi derinleşerek devam etmiştir. Türk hakim sınıfları bu noktada süreci her cephede saldırganlığa ve savaşa dayalı bir politikaya evirmiş, Kürt Ulusal Hareketi’yle kurduğu “barış” masasını dağıtmıştır. Kobanê ile başlayan ve Suriye Kürdistanı’nı da içine alan bir saldırganlık süreci başlatılmış, tüm muhalif kesimlerin devrimci demokratik ve yurtsever dinamiklerin ağır faşist baskıya maruz kaldığı, sindirme, yok etme politikalarının şovenizm rüzgarıyla payandalandığı bir sürece girilmiştir. 15 Temmuz 2016 yaşanan darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte de bu faşist saldırı dalgası kendisine yeni “ittifaklar” bularak sürdürülmüştür.
Bu faşist saldırganlıkta şovenizmin egemenler için önemli bir araç ve imdat çekici olduğunu belirtmemiz gerekir. Başta Kürt ulusu olmak üzere devrimci-demokrat güçlere yönelik saldırılar pervasız bir şovenizm politikası ile perdelenmekte, “terör” demagojisi ile de bu politika sürekli olarak beslenmektedir. Şovenizm ile gençlik de olmak üzere ezilen geniş emekçi kesimler zehirlenmekte, kitlelerin bilinçleri bulanıklaştırılarak gerçeklerle buluşmaları engellenmeye çalışılmaktadır.
Halk gençliğinin bir kısmı hamaset, işgal, saldırganlık ve bunun sonucu olarak şovenizmle zehirlenirken yine önemli bir kısmı ise bu politik iklime karşı muhalif, rahatsız ve bu şekillenişten uzaktır. Özellikle bu kesimler egemen sınıfların şovenizme neden ve niçin başvurduğuna dair daha uyanık ve bunları tahlil edecek düzeyde politiktir. Özellikle Tayyip-AKP karşıtı konumlanış, bu faşist kliğin tüm politikalarına daha sorgulayıcı yaklaşmayı getirmektedir. Bunun yanında özellikle Gezi İsyanı’nın yarattığı politik sonuçlar bu kesimin şovenizmden etkilenmesine karşı güçlü bir bağışıklık yaratmıştır. Ancak bu kesimlerin özellikle şovenizme karşı sorgulayan, buna karşı düşünsel bazdaki direnişinin doğru bir politik şekilleniş ve biçimlendirilmesine ihtiyaç vardır. Özellikle Kürt düşmanlığı temelinde gelişen şovenizme karşı, bu kesimlere “Kürtler barış istiyor”, “ayrılıkçı politika izlenmiyor” bu yüzden Kürtlerin hakları verilmeli şeklinde bir “bilinç” taşınması doğru bir yaklaşım değildir. Bu kesimlerin şovenizme karşı direnişi, tam hak eşitliği, özgürce ayrılma hakkını savunma temeline oturtulmalıdır. Aksi durum gençliğin doğru bir yaklaşımla, devrimci bir politikayla şovenizmin kökenlerine inmesini engelleyecektir. Bu temelde yürüyen reformist bir siyasal yaklaşımın etkisi halk gençliğinin bu ileri bölüğünü etkisi altına almaktadır. Gençlik kitlesinin şovenizme karşı kesin ve kararlı durması için “eşitliğe” eğilim gösteren yaklaşımına devrimci çözüm temelinde yaklaşılmalıdır. Aksi takdirde ürkek, reformist bir çizgi etkin olacaktır. Şovenizmle tam ve kesin bir hesaplaşma ekseninde “Yaşasın Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı” şiarıyla propaganda yapılmalı, aksi olan her tutumun Kürt ulusunun bağımlılığının devamını içerdiği anlatılmalıdır. Reform içeren gelişmelerin bu temelde yaklaşımla gerçekleşme zemini daha fazladır. Bu kavranarak halk gençliğine gidilmelidir.
FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜN SALDIRGANLIĞI VE DEVRİMCİ GENÇLİK MÜCADELESİ
Gezi İsyanı, Kobanê Serhildanı gibi kendiliğinden kabarmaların yaşandığı ve buna paralel devrimci olanakların arttığı süreçlerde güç toplayan devrimci gençlik mücadelesi bu dönemlerde ciddi bir dinamik oluşturuyordu. Lakin kendiliğindenciliğin hakim olduğu bu kitle hareketlerinin aldatıcı etkisi, muazzam bir politikleşme yaşayan gençlik kitlesinin devrimci/militan bir temelde örgütlü saflarla buluşturulamaması vb. bir dizi neden faşizmin saldırıları karşısında devrimci gençlik mücadelesinin ciddi bir varlık gösterememesini de beraberinde getirmiştir. Yine gençlik kitlesinin salt “Tayyip-AKP karşıtlığı” ve düzeniçi argümanlarla saflarda örgütlenmesi de politikleşmenin ileri bir seviyeye çekilememesine tersine reformist eğilimlerin beslenmesine neden olmuştur.
Faşizmin gemi azıya aldığı ve tüm muhalif dinamiklere yöneldiği süreçte devrimci gençlik mücadelesi de ağır darbeler almıştır. OHAL ve sonrasında yayımlanan KHK’ler ile yüzlerce akademisyen üniversitelerinden atılmış, üniversitelere gerici rektör ve akademisyen “takviyesi” yapılmış, binlerce devrimci-demokrat ilerici öğrenci tutuklanmış, üniversiteler karakollara çevrilerek her türlü demokratik eylem ve istemler faşist bir ablukayla engellenmiştir. Bu süreçte yine öğrenci gençliğin öz örgütlülükleri olan onlarca öğrenci derneği kapatılmıştır. Gelinen aşamada geniş halk gençliğinin örgütsüzlüğü; sistemin yozlaştırma, apolitikleştirme, geleceksizleştirme gibi bir dizi ideolojik saldırılarıyla da derinleştirilmiş bir durumdadır. Halk gençliğinin dinamik bir katmanı olarak öğrenci gençliği de niteliksiz, yeterli donanıma sahip olmayan, anti-bilimsel paralı, faşist-şovenist eğitim sistemiyle gericiliğin pençesindedir.
MİLİTAN BİR DEVRİMCİ GENÇLİK HAREKETİ YARATMADA KOMSOMOL’UN ROLÜ VE GÖREVLERİMİZ
Halk gençliği bugün faşizmin saldırılarına göğüs gerebilmek için en temelde kendi örgütlerini oluşturmalı ve geliştirmelidir. Bugün gençliğin ekonomik-demokratik-akademik örgütlenmesi faşizmin taarruzları sonucu oldukça zayıflamıştır. Bu ise gençliğin bilinçlenmesini, hak almasını/aramasını ve birlikte hareket etmesini engellemektedir. Her alanda gençliğin demokratik örgütlerini yaratmak ve geliştirmek ve bunu anti-şovenist, anti-feodal, anti-emperyalist ve anti-faşist bir niteliğe büründürmek, halk gençliğinin geleceğini belirlemesinde önemli bir adım olacaktır. Faşist diktatörlüğün politikalarını pervasızca uygulamasının nedeni gençliğin örgütlüklerinin olmaması ya da zayıf olmasıdır. Bunu aştığımız ölçüde ân’a daha güçlü müdahale edebileceğiz. Bu örgütlenmeleri güçlendirecek, tekrardan ayağa dikilmesini sağlayacak olan ise Militan Devrimci Gençlik Mücadelesi’nin yükseltilmesi olacaktır. Ve Komsomol bu mücadelenin yükseltilmesinde biricik adrestir. Komsomol halk gençliğinin tüm kesimlerini örgütlemede ve onların ideolojik-politik önderliğini yapma, halk gençliğini demokratik halk devriminin dinamik bir gücü haline getirme misyonu ile hareket eder. Bu büyük bir iddia ve sorumluluktur. Bu sorumluluk ancak bu iddia ve cüretin gençlik kitlesine mal edilebilmesi, onlarla sıkı bir bütünleşme çabasıyla maddi bir güce dönüşür. Bunun için de her şeyden önce önderliğine soyunduğumuz gençliğin katmansal, sınıfsal özelliklerine vakıf olmak, devrimin temel sorunları yanında ülkemizin-dünyanın sosyal ve siyasal iklimine hakim olmak, onların siyasal yaklaşım düzeylerini bilmek zorunluluğu karşımıza çıkar ki; bu bilinmeden izlenen önderlik tarzının, kitle çizgisinin ve üretilen politikaların halk gençliğinin gerçekliğiyle örtüşebilmesi imkansız hale gelir.
Militan Devrimci Bir Gençlik Hareketi yaratmak için halk gençliği içinde çalışan bizlerin gençlikle ilgili sorun ve gündemlere karşı duyarlılığını en üst düzeye çıkarması ve elde ettiği gözlemleri kolektifle paylaşması gerekmektedir. Kendi içine kapalı, kitlelerden kopuk, kendi kendine yeten dar bir yapıdan çıkmalı, mümkün olan en geniş kesimle bağ kurmaya çalışmalıyız. Ajitasyon-propaganda faaliyetlerini en yaratıcı ve etkin biçimde kullanmalı en geniş gençlik kitlesini hedefleyen bir çalışma yöntemini benimsemeliyiz. Yine egemenlerin ideolojik-politik saldırılarına karşı refleksif devrimci politikalarla gençlik kitlesine gitmeli ve bu gidişlerin yol yöntemlerini olabildiğince çeşitlendirmeliyiz. Her çalışmamızı halk gençliğini örgütleme ve devrim saflarına katma perspektifiyle hayata geçirmeli ve örgütçü yönlerimizi olabildiğince geliştirmeliyiz.
Gerici bir kuşatmayla olanı kabul etmeye zorlanan, gençliğin politikaya olan ilgisini sistem içine hapseden , geleceksizlik dayatılan, şovenizmle zehirlenen halk gençliğine savaşmaya ve kazanmaya dair bir değer verecek, “mutsuzluğunu” toplumla beraber özgürleşmekle “mutluluğa” evirecek, bireycilikten, ideolojisizlikten ve yüzeysellikten çıkarıp kolektifle yaşamın derinliğine dair devrimci bir kültürle yenileyecek bir güç, bir öncümüz var. Gençliğin büyük davalar ve ideallerden koparılarak, küçük dünyalara hapsedilmeye çalışılmasına karşı barikat kurma görevi önümüzde durmaktadır. Gençliğin kırıntılarla yetinmeyen iktidar mücadelesine ikna edilmesi ve seferber edilmesi sorumluluğu taşınmalıdır. Bu sorumluluk halk gençliğinin önder ve öncü gücü Komsomol’un omuzlarındadır. Bu yüzden Komsomol’un örgütlü yapısını güçlendirmesi, sürece önderlik edecek gençlik kitlesini devrimci mücadeleye ve iktidar mücadelesine seferber edecek rolünü ve misyonunu daha güçlü ve bilinçli şekilde gerçekleştirmesi zorunludur. Komsomol’un bıraktığı her boşluk politik iktidar mücadelesini, sınırları ve misyonu dar örgütlenmelerin üstlenmesi şeklinde yanılsamalara neden olacaktır. Bu durum halk gençliğinin iktidar mücadelesinin hatalı kavranmasını, amaç ve araç ilişkisinde bilinç bulanıklığı yaşanmasını getirecektir. Unutulmamalıdır ki Komsomol olmaksızın, Yeni Demokratik Gençlik mücadelesinin Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi yönlendiriciliğinde yükseltilmesi ve devrimci bir potansiyel kuşanması mümkün olmayacaktır. Bu önderlik olmaksızın, bu inşa edilmeksizin halk gençliğinin devrimci enerjisi tasfiyeciliğin pençesinden, kendiliğindenciliğin rüzgarının etkisinden kurtulamayacaktır. Bu bilinç ve inançla gerici şovenist saldırganlığa ve faşist ablukaya karşı Militan Bir Devrimci Gençlik Hareketi yaratma mücadelesini büyütelim! Komsomolsuz iktidar mücadelesi yürütülmeyeceğini kavrayarak, esas sorunumuza odaklanarak, örgütlerken önderleşen, sürece müdahale ederken “her şeyi kazanma” iddiasıyla hareket edelim.