Gençlik Direnişin Yolunda! | Cîwan reya Berxwêdane yê!
Bilindiği üzere, Türk hakim sınıfları, eğit-donat anlaşmalarıyla yetiştirdiği cihadcı ÖSO çeteleriyle birlikte, göbekten bağlı olduğu emperyalist devletlerle de işbirliği yaparak 19 Ocak’ta Efrin’e işgal saldırıları başlattı. Karadan yoğun saldırılarla birlikte istediği ilerlemeyi elde edemeyen TC devleti, dün Cizre, Sur, Gewer Nusaybin’de yaptığını, bugün Efrin’de de yaparak yerleşim yerlerine kadar havadan-karadan bombardımanlar gerçekleştirdi. İşgalin ekonomik faturasını, başta işçi sınıfı olmak üzere Türkiye emekçi halkına kesen TC devleti, işgale karşı kendi söylemlerinin dışındaki en ufak sese, aksini söyleyenlere de savaş açmaktan kaçınmadı. İşgal saldırısının başlamasından sonra, işgale karşı durarak sokaklara çıkan gençlik kitlesi direkt tutuklamalara maruz bırakıldı.
Devlet şovenizmin kılıcını elinden hiç bırakmayarak, “havuz medyası” ile savaşın “haklılığının” nidalarını savurarak, “son teknoloji” silahlarıyla güç gösterisi yapmaktan da geri durmadı. Sonradan açığa çıktı ki bu “millî ve yerli” silah propogandası özellikle burjuva medyaya “sipariş” edilen bir argümandı. Kürt ulusunun kazanımlarına saldırmaktan vazgeçmeyen Türk hakim sınıfları, tarihlerinde katliam ve kandan başka hiçbir şeyleri olmayanlar, geçmiş “miraslarına” miras katmaya, tarihlerine yeni katliamları da eklemeyi bir “kıvanç” olarak görmüşlerdir. Ama gözden kaçırdıkları şey, bizim de tarihimizde direniş destanlarından başka bir şey olmadığıdır.
Coğrafyamızda gerçekleşen Kobanê Serhildanı’nda direnişin ana damarını oluşturarak, bir solukborusu yaratan gençlik, direniş olgusunu barikatlardan, mevzilere taşımıştı. Bugün de faşizmin ÖSO çeteleriyle birlikte Efrin’e gerçekleştirdiği işgalde, gençlik dinamizmini ve mayasındaki direngen ruhu ortaya koyarak, işgale karşı direnişin yolunda olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Faşist diktatörlük, sağa sola saldırarak algı operasyonlarıyla ve pomladığı şovenizmle yönetememe krizini maskelemeye devam etmektedir. Faşizmin bu savaşı, Ortadoğuda ki “hayali” hakimiyetini baskın kılmak, Rojavada ki halkçı yönetimi ve Kürt ulusunun elde ettiği kazanımları boğma isteğinden ileri gelmektedir. Pompalanan şovenizm ile toplum zehirlenmekte, her dönem olduğu gibi bu zehirden beslenilerek başta devrimci, demokrat yurtsever güçler olmak üzere tüm muhalif dinamiklerin bastırılması, sindirilmesi ve tutuklanması hedeflenmektedir. En ufak demokratik eylemin gözaltı terörüyle engellenmesi, sosyal-medya adı altında yapılan tutuklama ve gözaltı furyası da bu saldırı dalgasının bir parçasıdır.
Rojava direnişinin en başından, Efrin işgaline kadar soluksuz ve sınırsız bir direnişin öznesi olan gençlik, bugün de tüm saldırılara ve işgallere karşı, direnişin yolundan gitmektedir. Bugün bize kalan, haksız savaşlara karşı direnişi yükseltmek, Kürt ulusunun, Efrin’de direnen halkın sesi olmaktır.