Devrimci Bir Gençlik Hareketi Yaratmada Politikleşmenin Önemi
Örgütlenerek sınıf mücadelesinde gönüllü bir konumlanış içerisine giren her birey, bu gönüllü konumlanışını politik bir çerçeveden mücadeleyi ele alışının derecesine göre şekillenir, değişir, dönüşür. Bu gönüllü konumlanışla beraber politik bilinç unsurunun devreye girdiği oranda birey de devrimcileşmeye başlar. Bizler de içerisinde olduğumuz örgütlülükte kendimizi ifade edişimizde derecesi değişse de politik bilinç devreye girmişse özneleşmeye başlamışız demektir. Politik bilinç dediğimiz unsur, gerçek anlamıyla örgütlenmenin, örneğin YDG için, tutarlı bir antifaşist, anti-emperyalist ve anti-feodal olma sorumluluğunun filizlenmesiyle etkinleşir. Bu sorumluluk, bizi ‘dünyayı temellerinden sarsma’ mücadelesinde örgütsüz bir bireyden farklı şekilde konumlandırmaya yarar, birer politik özne haline getirir. Politik özne haline gelme, kuşkusuz bahsini ettiğimiz sorumluluklarımızın ne derecede farkında olduğumuzla alakalıdır. Bu farkındalık kendiliğinden değil tersine, kişinin politik bilincinin seviyesiyle orantılı bir şekilde gelişir. Sorumluluklarının farkında olan bir devrimci yani değiştirme iddiasında olan bir devrimci bu sorumluluk bilinciyle hareket eder ve örneğin gazete dağıtımı yapmak için o gazeteyi okuması gerektiğini bilir, kitleleri devrime kanalize etmek, onları devrimcileştirmek için onların sorunlarına hakim olmanın gerekliliğini kavrar ve bu sorunların sistemle bağını kurmayı bilir. Böylesi bir şekilleniş içerisine girdiğimiz oranda siyasal mücadelede somutlaşırız.
Özcesini ifade edersek; örneğin yayınımızı sadece dağıtmakla, hem dağıtıp hem de politik nitelik bakımından eleştirmek, içerik bakımından beslemek arasında politikleşme anlamında bir somutluluk\soyutluluk farkı vardır. Ya da bir kitabı veya kitaplar dizisini okumakla onu güncel faaliyetimize, dönemsel politikalarımıza uyarlamak arasında bir fark vardır. Ama biz kendimiz için sorunu biraz daha temelden ele alalım, kitaba (daha geniş anlamıyla politik bir araca/politikaya) olan ilgimize gelelim: Örneğin ‘başucu kitapları’ dediğimiz yayınların nasıl bir ciddiyetle okunduğu tartışıldığında bunların politikleşmede başlıca araçlardan olduğunu söyleyebiliriz. ‘Devrimci’ sıfatını layıkıyla yerine getirmenin temel koşulu da herhalde bu araçları devrimcileşmemizde etkin kılmakla olur.
Kitle faaliyetinin en can alıcı noktalarından olan güncel politik ajitasyonlarda ancak ve ancak politikleştiğimiz oranda başarılı olabiliriz. Bir öğrenciye beş yıl önceki bir olay üzerinden ajitasyon çekmekle güncelliğini yitirmemiş (örneğin faşist saldırganlık ve şovenizm meselesi) bir olay üzerinden ajitasyon çekmek arasında niteliksel bir ayrım oluşmaktadır. Ve politikleşme, güncel politikayla ayrı tutulamaz ve onu yorumlama kabiliyeti kazandırır ki bu kitle çalışmalarımızın bel kemiğini oluşturur. Politikleşme dediğimiz şey elbette sadece yayınlara olan ilgiyle sınırlı olamaz. Bu hem bir neden hem de bir sonuç niteliği taşır. Yayını okuyup tartışmıyorsak, yeterli politik bakışa sahip değiliz demektir. Ya da yeterli politik bakışa sahip değilsek yayını da okumayız. Bu iki durum diyalektik bir bağla birbirine bağlıdır. Bizim politikleşme (veya politikleşmeme) dediğimiz şey bir bütün olarak bireyin, yaşamının her alanını ve her anını siyasal mücadelenin ihtiyaçları, gereklilikleri doğrultusunda şekillendirmesi veya şekillendirmemesidir. Öyle ki bizim politik bakmada yaşadığımız yetersizlikler bizi politik olan örgütlülüğümüz içerisinde, yoldaşlarımızın içerisinde sınıf mücadelesinden uzaklaştıran, yoldaşlarımızı yoldaş olmada bizi de devrimci olmada silikleştiren bir noktaya düşürür. Öyle ki bu durum bizi eleştiri karşısında ‘üzen, kıran, sinirlendiren’, politik bir sorun karşısında ‘elimizi, kolumuzu bağlayan’ bir pozisyona tabi kılar. Böylesi bir durumda sarılmamız gereken şey onca yıldır bedeller ödeyerek kazandığımız deneyimlerimizin yol göstericiliği, komünist ustaların eylem kılavuzu olmalıdır. Zıddı durumlar, bizi sorunlar karşısında çözümsüz bırakacağından bize mücadelede konumlandığımız noktayı sorgulatan, bizi ‘uçsuz, bucaksız’ çelişkilere sürükleyen bir hali beraberinde getirir. Gündelik devrimci faaliyette yaptığımız işlerin, örneğin bir afiş asmanın veya bir bildiri dağıtmanın ya da A/P faaliyetinin bilimsel temelleri, politik alt yapısı bilincimize yerleşmediğinden bunlar bizde giderek anlamını yitirir ve kelimenin tam anlamıyla ‘devirme’ eylemi somutluğunu yitirmeye başlar. Gelişme basamaklarının kapısını aralayan politikleşmenin, devrimci pratikle bütünleşmesiyle ve örgütsel güçte kolektifleşmesiyle yığınların örgütlenmesi gerçekleştirilebilir. Gelişmenin yegane koşulu olarak kabul edilen politikleşme, mevcut pratik deneyimsizliğimizi bir olumsuzluk olmaktan çıkaracak, yetersizliklerimizi politik kavrayışımızla yeterliliğe dönüştürecektir. Ve elbette politikleştiğimiz oranda da yoldaşlarımıza, örgütümüze, örgütsüz yığınlara müdahalede daha etkin ve daha cesur olabileceğiz.
Devrimci Militan Bir Gençlik Hareketi yaratma yönelimini hayata geçirmede o harekete ciddi anlamda politik bir renk vermede temel görevlerimizden biri kendimizden başlayarak politikleşme sürecimizi hızlandıracak adımlar atmak ve bu adımları örgütün bütününe yaymaktur. . Bu nedenle politikleşme konusunda atacağımız her adım sayesinde sistemle aramıza daha kalın çizgiler çekeceğiz, pratik faaliyetimizi darlaştırmaktan kurtaracak ve zenginleştireceğiz.