“Bir Adım İleri”den Ne Anlamalıyız?
Devrim mücadelesinde yer alan her birey için, yenilenmek, ilerlemek ve devrim mücadelesindeki kararlı duruşunu yükseltmek her zaman önemlidir. Bireyle mücadele içerisinde yaşadıkları çelişkileri giderdikçe buna paralel mücadelenin yüklemiş olduğu sorumluluklar arttıkça, bir yenilenme, ilerleme ihtiyacı açığa çıkar. Bu ihtiyaca yanıt olmak, ideolojik, politik ve örgütsel anlamda bir gelişimi gerektirir. Şüphesiz bu gelişim bugünden yarına yaşanan sınırları net olan bir durum değildir. Kişiden kişiye, yetenek, olanak, kapasite ve gelişim isteği temelinde değişen, bir sürecin bütünüdür. Fakat bunlar içerisinde esas belirleyici olan bireylerdeki gelişim isteğidir. İleriye doğru bir gelişimi istemek, özellikle ne istediğini, ne için istediğini bilen bir devrimci için önemli bir yerde durmaktadır. Çünkü bunun altında ideolojik bir şekilleniş yatmaktadır. Bireylerin ideolojik duruşları da ileriye ve geriye doğru değişen bir durumdur. Bu durum kendi içerisinde diyalektik bir bağ içerir. İdeolojik netlik bireylerde istemenin temelini oluşturur. Yapma, cüret etme ve hamle yapma cesaretini oluşturur. Bu bakımdan istemek ve neyi nasıl istediğini bilmek, bu bilincin ise farkında olmak önemlidir.
“BİR ADIM İLERİYE” AMA NASIL?
Bu bağlamda Proletarya Partisi’nin “1. Kongre Çizgisinde; Proleter Devrimciliği Kuşan, Tasfiyeciliğe Meydan Oku, Gerilla Savaşını Yükselt” şiarıyla gerçekleştirdiği ve “bir adım ileri” direktifi verdiği kongresinden komsomolcuların ne anlaması gerektiği üzerinde durmak istiyoruz. Şüphesiz, “bir adım öne çıkmak”, akla ilk olarak, bir ilerleme isteğini getirmektedir. Peki, bu ilerlemeye neden ihtiyaç vardır? Devrim mücadelesi zaten kendi “rutinliğinde” bir ilerleme ihtiyacını dayatmaktadır. Bu ilerleme gerekliliği bu dönemde neden özel olarak dillendirilmektedir? İlerlemek için ne yapılmalıdır? İlerleme olarak kastedilen şey, genel doğruların dışında, süreç açısından neye denk düşmektedir?
Bu sorular doğru bir “kaygının” ürünüdür. Sonda söylenmesi gereken şeyi başta söylemek gerekirse süreç açısından zorunlu bir ihtiyaç olarak öne çıkma gerekliliği söz konusudur. Bu zorunluluk birçok açıdan kendini dayatmaktadır ve birçok anlamda ilerlemek ve öne çıkmak mümkündür. Fakat biz bu yazıda esas olarak çeşitli konularda açıklayıcı olmaya çalışacağız.
Süreç ağır-aksak, belirsiz ve ne yöne doğru akacağı belli olmayan bir mecrada değil aksine, belirgin, hızlı ve olabildiğince belli bir yöne doğru akmaktadır.
Kitlelerin sistemden duyduğu rahatsızlıkların, dolayısıyla kitle hareketlerinin arttığı ve egemen sınıfların alabildiğine yoğunlaştırdığı bir süreçten geçilmektedir. Hakim sınıfların tüm aygıtları ile halka onun örgütlü öncü güçlerine yöneldiği bu süreçte devrimci hareketin kazanımları bir bir yok edilirken faşist diktatörlük maskesini çıkararak pervasız ve komplike bir dizi saldırı ile içerisine girdiği krizi aşma adına hamleler geliştirmektedir. Kürt ulusal kazanımlarını şoven bir histeri eşliğinde hayata geçirdiği işgal saldırılarıyla yok etmeye çalışırken bir yandan da bu süreci kendi açmazlarını aşacak müdahalelilerin kaldıracı olarak kullanmaktan geri durmayan hakim sınıflar açısından bu saldırganlığın “anlaşılmaz” bir yanı yoktur. Onlar temsilcisi oldukları sınıfların çıkarlarını korumaya kodlanmışlardır ve bugün de onun gereklerini yerine getirmektedirler. Mesele bizim kendi sınıf çıkarlarımıza uygun olarak nasıl konumlandığımızdır. Halka yönelen saldırılara karşı barikat olmak, kitlelerin yükselen hareketinin önünde ve içinde olmak için hazırlanmak… Sürecin belirgin bir şekilde öne çıkan esas görevi kabaca bu şekildedir. Ülkede ve dünyada var olan gelişmeler, kitle hareketlerinin yükseleceğini çok somut olarak göstermiş Şili, Irak, Lübnan ve Ekvador’da yükselişe geçen “dipten gelen dalga”nın sarsıcı etkilerini bizlere göstermektedir. İçerisinde bulunduğumuz süreç daha nice toplumsal kalkışmaların ve değişimlerin olacağını bizlere berrak bir biçimde göstermektedir.
Ülkemiz gençliği içerisinde de bu gelişmelerin potansiyelleri fazlasıyla mevcuttur. Gençlik hareketi bu süreçte gerilemiş fakat faşizmin tüm saldırılarına karşı diz çökmemiştir. İçerisinden geçtiğimiz süreç tüm yakıcılığıyla militan bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Buna karşın devrimci gençlik hareketin açısından iç açıcı bir durum söz konusu değildir. Özellikle ideolojik tasfiye rüzgarlarının etkisi altında bir yalpalanma ve sağa savruluş söz konusudur. Gelişen birçok pratikte doğru bir tutum takınılmamakta, egemenlerin çeşitli saldırılarına karşı ciddi bir duruş sergilenmemekte ve birçok devrimci örgüt açısından çeşitli pratiklerde reformist, düzeniçi anlayışların peşinden sürüklenmek doğal bir hal almaktadır. Bu tablo içerisinde ideolojik netlik zorlaşmakta ve aynı oranda artan bir değere kavuşmaktadır. Özellikle silahlı mücadele, illegal mücadele, örgütlü mücadele gibi kavramlar en çok tartışılan ve en çok bilinç bulanıklığı yaratılan kavramlar haline getirilmek istenmektedir.
Devrimci gençlik hareketinin ve genel durumun sergilediği bu tablo içerisinde, ideolojik netlik sergileyen yegane örgütlerden birisi Komsomol’dur. Komsomol, Proletarya Partisi’nin gerçekleştirmiş olduğu kongre ile birlikte savaşı, devrimi, silahlı mücadeleyi, halk gençliğinin militan bir mücadeleye duyduğu ihtiyacı tartışmış ve gerçekliğini bu temellerde sorgulamaya yönelmiştir. Yine komünist öncüye yönelen ve onu proleter çizgiden saptırmaya çalışan tasfiyeci saldırıya karşı ilkelerine komsomolca sarılarak öncü ile yürüyüşüne kaldığı yerden devam etme kararlılığı göstermiştir.
BUZU KIRALIM, YOLU AÇALIM!
Sınıf mücadelesinin çeşitli dönemleri özel ve özgün yanlar barındırır. İçinden geçtiğimiz dönemin böyle bir dönem olduğunu, daha çetin mücadele günlerine hazırlık temelinde ele alınması gerektiğini belirtmek yanılgı içermeyecektir. Bu nedenle komünist gençliğin yönelimi örgütü hazırlama, örgütü inşa etme ve halk gençliğinin en geniş kesimlerini kucaklayacak bir yapıya dönüştürme temelindedir. Halk gençliğinin önünde doğru bir kurmaylık gerçekleştirmek, doğru hedeflere yönelip bedel ödemek ve ödetmek, halk gençliğinin devrimci mücadelesine yeni mevziler kazandırmak ve yeni mücadele mevzileri hazırlamak komsomolun anda öne çıkan sorumluluklarıdır. Bu sorumluklar, komünist gençliğin iddialarını da bu temelde geliştirmektedir. Diğer bir temel ise halk savaşının komünist kurmayının ihtiyaçları ve yönelimleri doğrultusunda şekillenmektir.
Devrimi isteyen birey olmakla, devrimin olması gerektiğini düşünmekle, devrimci mücadeleye kanalize olmakla, devrimi yapma iddia ve cüretine soyunmak farklı durumlardır ve farklı ideolojik duruşlara tekabül etmektedir. Şüphesiz her bir yaklaşım kendi içerisinde anlamlı ve bir o kadar da onurlu bir duruşun ifadesidir. Fakat burada bahsedilen her farklılığın da tekabül ettiği birbirinden farklı örgütlenmeler söz konusudur. Sınıf mücadelesinde esas olan komünist parti ve onun yan örgütleridir. Yani devrimi yapma iddia ve cüretinde olmaktır esas olan. Dolayısıyla en ileri ideolojik duruşun ifadesini yaşamaktır esas olan. Ne istediğini bilmek ve ne için ilerlenilmesi gerektiğini bilmek, bilinçli bir ilerlemenin ve “nitelik değiştirmenin de” ön koşulu olmaktadır. Devrimci gençlik saflarında mücadelede öne çıkmak ve ilerlemek isteyen onlarca genç devrimci vardır. Devrimci gençlik samimiyet ve kararlılık temelinde bir beyanda bulunmaktadır. Demokratik Halk Devrimi mücadelesinin yükseltilmesi gerekliliğine dair duyulan bir inançtır bu beyan aynı zamanda. İlerlemenin temeli bu beyanı, bu mücadelenin öncüsüyle buluşturmaktır. Yarının devrimci önderleri, komutanları, militan ve yiğit savaşçıları bu buluşmadan doğacak enerjinin ürünü olacaktır.
Yapılması gereken “bir adım öne çıkmaktır”. Bir adım öne çıkmanın doğuracağı potansiyelin farkına varmaktır. Genç komünistler bu potansiyelin farkındadır. Bu potansiyelin farkında olmak bir çağrıdır aynı zamanda. Yapılması gereken devrimci gençler için açıktır. Çağrıya yanıt olmak ve bu çağrıyı büyütmek yani buzu kırıp yolu açmaktır.