Barınma Hakkı Mücadeleyle Kazanılır!
Yaklaşık üç dönemdir kapalı olan üniversiteler yakın bir tarihte açılıyor. Öğrenciler üniversitelerin kapalı olduğu dönemde bir dizi sorun ile karşılaştı. Yüz yüze eğitime kısmen geçileceği açıklandıktan sonra okullarına dönen ya da yeni kayıt yapan öğrenciler büyük belirsizliklerin yanı sıra bugün en temel yaşamsal ihtiyaç olan barınma sorunu ile karşı karşıya. Bizimki gibi ülkelerde pandeminin etkisi var olan krizli ekonomik yapıyı katmerli hale getirerek halk kitleleri arasında en temel yaşam ihtiyaçlarının dahi karşılanamaz hale gelmesine neden oldu. Ekonomik krizi yönetmek adına yapılan zamları ise en yakıcı hisseden yoksul halk oldu. Ekonomik krizin faturası emekçilere kesildi. Pandemi süresince evlere kapanan veya yaşamak için çalışmak zorunda kalan milyonlarca insan işsiz kaldı, iş bulamaz hale geldi. Bunu en yakıcı hisseden geleceksizlik sarmalındaki halk gençliği oldu. Bu durum ise bizlere şu sonucu gösterdi; burjuva-feodal sistemin krizi omuzlarımıza yüklenmiş durumda.
Bugün karşımıza çıkan barınma sorunu bu sistemin köklü problemlerinden biridir. Daha fazla kâr hırsı uğruna emekçi halk üzerinde sömürüyü boyutlandıran burjuva-feodal sistem insanın yaşama hakkını dahi sömürmekten, çiğnemekten çekinmemektedir. Barınma, insanlığın tarih sahnesine çıkışıyla birlikte en temel gereksinimi olan, yaşama ihtiyacını öncelikli kılmıştır. Biz bugün görmekteyiz ki yüzyıllar geçse dahi insanlığın bu ihtiyacı bakidir. Barınma sorunu Engels’in deyimiyle esasta bir sistem sorununa işaret eder. Özel mülkiyetin tümüyle ortadan kaldırılmasıyla çözülebilecek bir sorundur. Engels bunu şu ifadelerle destekler: “Konut sorununa son vermek için tek bir araç vardır. O da işçi sınıfının egemen sınıflarca sömürüsüne ve ezilmesine tümüyle son vermektir.”
Üniversite gençliği açısından bugün barınma sorunu artan kira fiyatları, yurt kapasitelerinin yetersiz oluşu, ranta dayalı özel yurtların fiyatlarının yüksek oluşu nedeniyle yakıcı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat biz bilmekteyiz ki açığa çıkan ve gündeme oturan bu sorunun emperyalist-kapitalist sistem içerisinde hep var olduğudur. Emperyalist-kapitalizmin ücretli kölelik sistemiyle emeğini satan işçiler üzerindeki sömürüsü var olduğu sürece de bu sorun devam edecektir. Coğrafyamız özgülünde de bu sorun devrimcilerin de gündeminde yer edinmiş 1 Mayıs, Gazi, Sarıgazi, Gülsuyu gibi emekçi semtler devrimciler ve halkın ortak çalışmalarıyla bedeller ödenerek bu soruna devrimci alternatifler üretilmiştir.
Kâr ve rant olanağı çıktığı anda burjuva-feodal sistem ve onun uzantılarının ilk önce saldırdıkları alanlar emekçi ve yoksul halkın yaşadığı alanlar oluyor. Büyük şehirlerin en uzak ücralarında adeta ötekileştirilmiş bir biçimde yaşamayı dayatıyorlar. Bugün öğrenciler de bu durumdan etkilenmektedir. Pandemide uzaklaşan ve bir biçimde terk edilmiş alanlara tekrar geri dönüş ile adeta iştah kabartıcı bir biçimde ev kiralarının artışını görmekteyiz. Birçok şehirde ve özellikle İstanbul, İzmir gibi daha büyük şehirlerde kiraların %300’e kadar arttığını ve evlerin asgari yaşam şartlarından uzak olmasına karşın fahiş fiyatlarla kiralandığını görüyoruz. Bunun yanı sıra KYK kredi ve bursları ile yurtlara yerleşmek neredeyse olanaksızdır. Artan ev kiraları ile birlikte KYK yurtlarına başvuran binlerce öğrenci ise kapasite yetersizliğinden dolayı yıllarca sıra beklemektedir. Bunun yanı sıra KYK yurtlarının fiziki yetersizliklerinin olması, okul merkezlerine uzaklığı gibi bir dizi sorunu karşımıza çıkarmaktadır. Yandaş tacizci ve istismarcı vakıflara devasa bütçeler ve yurtlar tahsis edilirken, KYK yurtları kapasitenin oldukça altında olduğu ortaya çıktı. Açlık sınırının 2 bin 903 lira olduğu koşullarda Cumhurbaşkanı Erdoğan 650 TL olan KYK bursu için “elinize dilinize dursun” diyebilecek kadar pervasızlaştı. On binlerce insanın KYK borçları nedeniyle icralık olduğu ve borçları ödeyemediği de bilinen bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Burjuva-feodal sistemin daha fazla sömürü ve kâr hırsı politikaları halk kitlelerini daha fazla yoksulluğa götürecek ve halk gençliğini geleceksizliğe doğru itmeye devam edecektir. Sefalet düzeni içerisinde ezilmeye, yaşamak zorunda bırakılmaya mahkûm değiliz. En temel hakkımız olan barınma hakkı için geçmişte olduğu gibi bugün de mücadeleyi büyütmeliyiz. “Elinizdekiler ile yetinmeyi bilin” diyen hâkim sınıf temsilcileri elbette şunu iyi bilmektedir ki, sömürü sisteminin bir dişlisi olması için halk gençliğini sürekli dizginlemeye, sorunlar karşısında tepkisiz bırakmaya çalışmaktadır. Fakat elinde olmayanların, “elindekiler ile yetinmesi” çelişkinin kendisidir. Bugün elimizde olan ise ve kurtuluşu getirecek yegâne güç örgütlenmek mücadele etmektir. Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için örgütlü mücadeleyi büyütelim! Gelecek ile aramıza kalın duvarlar örenlere karşı tüm halk gençliğini YDG saflarında örgütlenmeye, geleceği kazanma mücadelesine omuz vermeye çağırıyoruz.
Yeni Demokrat Gençlik (YDG)
Eylül 2021