Apolitik Gençliğin “Kutup Yıldızı”: Susamam
Geçtiğimiz gün yayınlanan ve yayınlandıktan sonra çokça tartışılan bir rap parçası olan “Susamam”, rap’ın özellikli dinleyenleri olan gençlerle birlikte çokça insanın da gündemine girdi. Parça üzerinden yapılan güncel politik tartışmaları bizim açımızdan iki başlık üzerinden değerlendirmek gerekiyor: Birincisi parçanın taraf olduğu toplumsal sorunların kitlenin politize olacağı bir etki yaratması; ikincisi ise içerisinde bulunulan koşullarda “ünlü şarkıcıların” şarkı yaparken özellikle dikkat ettiği apolitiklik kıstasını utangaçça da olsa geçmesi.
Bu parça son zamanlarda dinleyen sayısında artış görünen, pop müziğin aynı kulvarda yol aldığı, rap müziğin bir biçimi olan trap rap’la yapılmadı. Son dönemde tartışma yaratan Norm Ender isimli rapçinin trap rap yapanlara yönelik dissi rap piyasasında artan değişimi belli etmişken şimdi yapılan “Susamam” ise güncel politik sorunlara dair fikir belirtiyor.
“Susamam” parçasıyla, daha önce “Müptezhel” isimli parçayla gündem olan Ezhel isimli rapçinin “Olay” isimli parçası aynı anda yayınlandı. Öncelikle “Olay” isimli parçayla “Susamam”ı biçimsel olarak birbirinden ayırmak gerekir çünkü “Olay” biçimi içeriğin önünde tutarak politikliğinden (!) ilk tavizi veriyor. Yani trap rap’a sarılıyor. İçeriği ise arabesk müziktekine benzer sınıfsal bir içgüdü ve öfkeyle oluşturulduğu için egemenlere yönelmekten çok uzak çünkü politik olma ihtiyacını hissetmiyor. Rap’ın “yee”si ve “ooo”suyla ilgileniyor Ezhel. Örneğin iki parçada da çocukların öldürülmesi hakkında söz söyleniyor: “‘Olay’da; ‘Ölür memur, ölür çocuklar” denirken; “‘Susamam’da ‘Çocuk öldü, vuran memurdur diye haklıdır dedin’” deniliyor. Çok açık ki “Olay”da politik argümanlar, kavramlar, devrimciler, ülkücü-faşistler, katliamlar içe içe karıştırıldığından ‘apolitiklik kıstasının’ geçiliyormuş halesi beliriyor. Fakat egemenleri hiç de rahatsız edecek bir durum yok, çünkü bir “keşin” perspektifinden “olay”ları sıralıyor. “Susamam” ise katili işaret ediyor, evet biraz utangaçça ama bunu söyleme cüretini gösteriyor.
Son dönemde ortaya konan şarkılara ya da gişe filmlerine bakalım. “Ünlü” veya “ünlü olmaya meyil eden” yönetmenler ya da şarkıcılar politik olmaktan nasıl da imtina ediyorlar! ‘Zaten gişe sineması ya da zaten piyasa müziği politik olmak zorunda değildir’ diyebiliriz fakat şunu da unutmamak gerekir popüler olandan beslenen bu anlayışlar dönem dönem kitleleri politize etmesi açısından olumlu roller oynarlar.
AKP’nin ilk hükümet dönemiyle birlikte “geçmişteki hatalarla yüzleşme” demagojilerine paralel olarak TV’lerde yayınlanan dizilere bakalım. “Hatırla Sevgili” ismiyle yayınlanan dizi pek çok kişiyi devrimcilere ilgi duymaya yöneltmiş, merak duygusu oluşturmuştu. “Hatırla Sevgili” nostaljik estetiğiyle çarpıttığı gerçekliğe rağmen kitleleri politize etmesi açısından olumlu bir etki yaratmıştı -bütün politik kusurlarına ve içi boşaltılmış devrimci anlayışı idealize edip, romantikleştirmesine rağmen.
Evet bir TV dizisinin doğal olarak kâr amacı gütmesi ve egemen ideolojiye hizmet etmesi bekleniyor ama bununla birlikte politik etki yaratıyor ve tartıştırıyor. Mesela son dönem dizilerinde devletin, şovenizm fırtınaları yaratan söylemlerini ve faşist saldırılarını kitlelerde kabul edilebilir kılan ve olağanlaştıran; Diriliş Ertuğrul’lar, Söz’ler vs’ler gibi diziler yayınlandı. Yine aynı şekilde yığınla gişe filmi…
Şimdi bunların içerisinde “Hatırla Sevgili”yi olumsuz eleştiri bombardımanına tutarak mahkum etmek mi gerekir? Yoksa “Susamam” “şarkısının” apolitikleşmesi istenen gençliğe güncel politik sorunlar üzerinde tartışması için araladığı kapıdan geçmek mi?
“Susamam” isimli parça elbette ki politik sakatlıklara sahip, parçayı yapanlar devrimci değiller, piyasa şarkıcıları vs. Fakat şarkıya baktığımızda son dönemde insanları sokağa döken politik dinamiklere kendi “politik” çapında bir selam yolluyor. O dinamiklerin hareketliliğine dahil olma çabası gösteriyor. Twitterda kullanılan hastag’lar(#) aracılığı ile toplumsal sorunlara dair söz söylüyor.
Örneğin; evli olduğu erkek tarafından katledilen Emine Bulut’a değiniyor. Emine Bulut’a değinmesi ise doğrudan hem kadın mücadelesi hem de kadın cinayetlerinin dillendirilmesi açısından politik bir alan açıyor -her ne kadar parçanın içerisinde ara ara eril bir dil kullanılsa da.
Yine parçanın bir çok kişi tarafından beğenilmesinin esprisi ise -farklı kulvarda da olsa- politikleşmiş olguları konu edinmesinde yatıyor. Zaten politik rap yapan şarkıcılar var fakat bu parçayı söyleyenlerin daha geniş bir dinleyen kitlesi var. Yayınlandıktan sadece 3 gün sonra Youtube’da 10 milyondan fazla dinleyiciye erişti.
Evet parçayı yapanlar devrimci değil ve evet piyasacılar fakat parça, dinleyenlerde politik bir saflaşmaya vesile oluyor. Bu saflaşmadaki taraf ise egemen ideolojinin kalesini kuşatmak istiyor. Bu saflarda yankılanan parça, yine bu saflara hizmet ediyor, “söyleyenlerden bağımsız olarak!” Çünkü yine parçayı dinleyerek ve paylaşarak destekleyenler; parçayı seslendiren ve “HDP’lilerin dinlemesinden rahatsızlık duyan” şarkıcıyı mahkum etmiş ve geri adım attırmış durumda.
Şarkı onu ortaya koyanlardan bağımsız olarak politik olduğundan sahipleniliyor ve özellikle de gençleri muktedirlere yöneltiyor. Gençliğin politize olduğu her alanın devrimciler için açılmış bir kapı olduğunu unutmamak gerekir. Devrimciler, oluşan bu politik atmosferi yönetmekte ve müdahale etmekte tüm ajitasyon/propaganda ve örgütleme tekniklerini kullanarak yaratılan bu havayı devrime/devrimci mücadeleye kanalize etmelidirler.
*Bir Yeni Demokrasi Okuru