ANI-ANLATI | Akıntıya Karşı Yüzme Cesaretini Kuşanmış “İçli” ve Derin Bir Komünistin Anısına
Kısa boylu, henüz sakalları yeni çıkmış 17 yaşında liseli bir genç, zeki bakışları ve sessizliği ile ilgi uyandıran, olabildiğince dikkatle dinlemeyi beceren özellikleriyle serin bir Mersin kışında Komsomol faaliyeti için umutlu bir başlangıca işaret ediyordu. Cengiz, tıkanmış ve belli sorunlarla boğuşan ve zorunlu olarak tasfiye edilen Mersin faaliyetinin yeniden örgütlenmesi aşamasında kısa sürede yapı taşı olmayı, sürükleyici bir özne haline gelmeyi başaracaktı.
Her tasfiye kötü değildir. Mersin faaliyeti bunun en iyi göstergesi olmuştur. Adeta kökten ve yeniden bir başlangıç, sürekli yörüngesinde dönen ve sınırlı bir çevreye mahkum olan duruma karşı bir hamle anlamına gelmektedir. Sınırlanmış, cemaatçi tarza bürünmüş, yoldaşlarına kapalı, kendi dar alanında ahlaki ve kültürel anlamda dejenerasyonun boy verdiği, siyasal faaliyet yerine kafa-kol ilişkisine dayanan, yarı-lümpen tarza karşı gösterilecek refleks, her şeyi kaybetmek ile her şeyi kazanmak arasında bir tercih anlamına gelecekti. İşte tercih her şeyi kaybederken aslında her şeyi kazanmaya yönelik bir hamle şekline büründü. Cengiz’in de kıyısında kenarında durduğu örgütsel mekanizma bir müdahale ile tuzla buz oldu. Sıfırdan başlanacak düzeyde olmasa da örgüt faaliyeti açısından sıkıntılı bir duruma işaret eder bu koşullar. İyi olmayan ve sorunlu olanı yadsımak, yeni olanın ne olacağını bilememek; ciddi bir arayışın ihtiyaç haline gelmesini koşullar. İhtiyacın hasıl olması durumu devrimci faaliyette arayışı bir sistematiğe büründürürsen mutlaka gerçekleşir.
Komsomol, henüz 2000’lerin başında sol sekter örgüt, kitle ve siyasal çizgisinden kopuşun olanaklarını arıyor, adeta doğru siyasal çizgi için çırpınıyordu. Ancak henüz solcu çizgiden kopmuş ya da bunun sistematiğini yakalamış değildi. Var olan çizgisine inanmanın yanında, bu çizginin ortaya çıkardığı tabloya bakıp derin bir güvensizlik arasında adeta salınıyordu. Devrimciliğin “romantizm” damarı Komsomol’un en önemli dayanaklarından birisi olmuştur, olmalıdır, olmak zorundadır. Ancak genç komünistler birliği sadece devrimci “romantizme” yaslanarak halk gençliğine önderlik rolünü üstlenemez, sürdüremez en önemlisi de yeniden üretemez. İdeolojik ve siyasi çizgisi halk gençliğinin sorunları, çelişkileri ve hareketine dair diyalektik materyalist yöntemi kullanarak politika belirleme ve örgütlemeye dayanmalıdır. Bu çizgi partinin kumandasında, onun okul rolü biçtiği misyonuna uygun bir şekilleniş içinde olmalıdır. Komsomol’da sol sekter çizginin kadroları devrimci temelde samimi, fedakar ve gözü kara devrimciler olarak şekillenmiş ve sosyal-siyasal yaşamın gereksinimlere uyum sağlayamayan çizgisine rağmen Partiye ve mücadeleye sadakatla bağlılık içinde olmuştur. Ancak bu çizgi ileri kitlelere ulaşma ve onların harekete geçmeye yatkın, gerçekliğine uygun bir gençlik hareketi bileşeni olmasına dahi olanakları ve fırsatları kapatır bir hale getirmiştir. Devrimci temelde şekilleniş, Komsomol’u doğru kitle çizgisine, kitle örgütüne doğru önderlik etme anlayışına, gerçekliğe uygun siyaset üretme tarzına, doğru çalışma tarzına, Halk Savaşı’na göre bilimsel temelde şekillenmeye, legal ve illegal çalışma arasındaki ilişkinin doğru temelde kurulmasına, militanlaşmayı doğru kavramaya esasta götürmemiştir. Devrime olan inanç ve kararlılık, siyasi ve ideolojik şekillenişi tek yanlılıktan kurtaramamış, teorik-politik olarak gelişmeyi sağlayan parti okulu rolünü yeterince sağlayamamasını getirmiş ve kadro yapısında ciddi bir sirkülasyon yaratmıştır. Hakim olunamadığı noktada sekterlik başlar. Komsomol faaliyeti de devrimci teoriyle kurduğu zayıf ilişki, salt askeri bakış açısının güçlü etkisi ve siyasi çizgisinin toplumsal-siyasal gerçekliğe uyumlu olması zorunluluğunu önemsemeksizin meselelere yaklaşmıştır. Bu durum hakim olma ve gelişmelere-harekete yön verme sorumluluğunu hissetmemeyi getirmiştir. Bu gerçeklik çizgiyi uç noktalarda sekterleştirmiştir. Komsomol faaliyeti olabildiğince darlaşmıştır. Her ne kadar bunda siyasi polisin gerçekleştirdiği operasyonların da ciddi etkisi olsa da bu takip ve yoğunlaşmaya karşı da bir tedbir geliştirilememiştir. Zira daralan örgüt ve kitle tabanı Mao yoldaşın “suda balık olma” espirisi ile sıkı, disiplinli bir illegal faaliyetin yürütülmesine zemin oluşturamamayı getirmiştir.
İşte sol sekterliğin artık ciddi ciddi sorgulanmaya, önünü tıkayan sorunların varlığına dair daha cesaretle bakılmaya başlandığı bir dönemde Cengiz yoldaş Mersin faaliyetinde aktifleşmiştir. Deyim yerindeyse Komsomol için tam geçiş döneminde mücadeleyle tanışmıştır. Bu geçiş döneminde çıkan gençlik kadroları arasında Cengiz müstesna bir yer edinmeyi başarmıştır.
Cengiz yoldaş, kısa sürede faaliyetin toplanması ve gelişmesini sağlayan bir yoğunlaşmanın parçası olmuştur. Lise faaliyetinin örgütlenmesinde önderlik görevini Komsomol’la ilişkiye geçtiği andan itibaren üstlenmiştir. Kısa sürede var olan liseli çevreyi bir araya getirmeyi ve bu faaliyette bir örgüt çıkarmaya odaklanmıştır. Cengiz’in en ayırt edici özelliğinden birisi örgüt oluşturmaya odaklı çalışma tarzı, ilişkilenmesi ve yoğunlaşmasıdır. Bunu kendi yaşamında da böyle almıştır, faaliyeti ele alırken de. Bu eksende odaklanan yaklaşımı onun dar çevreden geniş çevreye doğru örgütleyen, çevre oluşturan ve genişleten olanakların, örgütlenmelerin yaratılmasını uzun sürmeden sağlamaktadır.
İLK ŞEKİLLENİŞİ VE ÇUKUROVA YILLARI
2000 yılında TMLGB yaz eğitim kampına Mersin alanından katılacak olan yoldaşlar arasına Cengiz’de dahil olur. Cengiz yoldaşın örgütle gerçek anlamda ilk tanışması ve kaynaşması bu kamp sürecinde gerçekleşir. Bu kamp katılımcıları içinde yaşı en küçük olan ancak kamp sonrası tüm bileşenlerin kampı en iyi şekilde değerlendirdiği noktasında hem fikir olunan kişi Cengiz olmuştur. Kampa getirilen Komünist Gençlik ve Komünistlerin hepsini okumayı başarmıştır. 15 günlük yoğunlaştırılmış ve yaklaşık 11 saat eğitimin olduğu, kamuflaj amaçlı günde 3 saat dışarıya görüntü vermenin zorunluluğunun bulunduğu böylesi bir kampta tüm belgelerin okunması hiç kuşkusuz kolay değildir. Adeta Komsomol’un ne olduğu, nasıl bir örgütlenme amacı taşıdığı, nasıl bir siyasi-kültürel şekilleniş içinde bulunduğuna dair bir açlıkla ve iştahla belgeleri okumayı başarmıştır. Yüzlerce sayfa belge bu yoğunlaştırılmış kısa süre içinde Cengiz yoldaş tarafından okunmuştur.
Cengiz yoldaşın sonraki yıllar içinde de her durum ve koşulda vazgeçmediği tek şey okuma çalışması olmuştur. Ortalama komsomol ve partili bir yoldaşın çok çok üzerinde bir okuma performansına sahipti. Cengiz okumayı dağınık ve sistemsiz şekilde gerçekleştirmezdi. Belli bir sistematiği vardı. Özellikle temel okuma programı esasta teorik düzlemde gerçekleşirdi. Bu açıdan tek yanlılığa tekabül eden (esasta teorik çalışmalar) yoğun bir okuma durumuna da düşerdi. Bu durum ona getirilebilecek yegâne eleştiridir bu noktada. Bunun yanında burjuva medyayı, devrimci ve reformist yayınları da ciddi şekilde okur, inceler ve çok güçlü bir şekilde tartışırdı. Okuma düzeni muntazamdı. Sabah 6.30-7.00 arası uyanırdı ve herkes kalkana kadar okuma çalışması yapardı. Bu öğrenci evlerinde kalırken de böyleydi, kitle ilişkilerinde barınırken de toplantılar esnasında da eğitim kamplarında da böyleydi. Konuşma ve sohbetin olmadığı her boşluk onun için okuma faaliyeti anlamına gelmektedir. Günlerce süren otobüs ya da tren yolculukları onun birkaç kitap bitirmesiyle sonuçlanırdı. Gençlik faaliyetinin ciddi bir profesyonelliğe kavuştuğu ve her randevu için birkaç il dolaşarak ve birkaç gün geçirerek alınan tedbirler onun aynı zamanda okuma çalışması yürütmesi için bulunmuş bir fırsat anlamına gelmekteydi. Her randevu buluştuğu yoldaşlara bitirdiği kitapların teklif edilmesiyle sonuçlanırdı.
Cengiz yoldaşın ilk kamp faaliyetiyle ortaya çıkan tek özelliği okumaya yönelik ilgisi değildi. O aynı zamanda sessiz, sakin ve olabildiğince soğuk kanlı yaklaşımları ve insanlarla ilk anda ilişki kurmada yaşadığı zorluklarla da dikkat çekiyordu. Ancak ilk kamp faaliyetinde Cengiz yoldaşın ne kadar asabileşebileceğine yönelik özellikleri de göründü. Yapılan sert bir şakaya vücut hareketleriyle “akıllı ol” diye verdiği tepki, daha sonra Komsomol faaliyetçilerinin adeta uzun süre diline dolanan ve literatürüne giren bir kavram oldu. Zira genel yapısıyla örtüşmeyen bu tür reaksiyonlar gençlik çalışması içinde, dar bir çevrede literatüre dönüşen bir kavram haline hızla geliyordu. “Akıllı ol”da uzun süre gençlik kadrolarının diline dolanan bir kavram olmuştur. Ancak Cengiz’in sakin kişiliğinin yanında bu sinirli yapısının bazen sert tepkilere dönüştüğünü okul Müdürünün yaptığı bir haksızlık sonrası odasında yumruklamaya kadar götürmesiyle sonuçlanacak bir reaksiyoner yanı olduğu bilinmelidir.
Cengiz yoldaş 2000 yaz döneminin verimini daha sonra faaliyetine doğrudan yansıtacaktır. O yıl çok kısa sürede Mersin’de ilişki kurulmadık tek bir lise kalmamıştır. Her lise de bir ilişki mutlaka yakalanmıştır. Komsomol’un örgütlemeye çalıştığı yeni çizgi ise bu ilişkilerin oluştuğu döneme denk gelmiştir. Aynı yıl Mersin faaliyetinin genelde ciddi bir toparlanma ve geniş bir gençlik kitlesinin oluştuğu yıl olmuştur. Hem mahallerde hem üniversitelerde hem de liselilerde örgütlü yapıyı aşan bir kitle ağı ve ilişkisi oluşturulmuştur. Ancak 2001 Ocak ya da Şubat ayında gençliğin bir korsan gösteri eylemi ciddi bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Cengiz bu korsan gösteride yanında bulunan tecrübeli bir yoldaşın sayesinde yakalanmadan kurtulmayı başarmıştır. Ancak alan faaliyeti ciddi bir darbe yemiştir. Faaliyete zarar verecek ve bir süre faaliyetin atıl kalmasına neden olacak güvenlik sorunları oluşmuştur. Bu dönemde birkaç ay güvenlik nedeniyle Cengiz yoldaşında örgütle bağı kopmuştur. Ancak Cengiz her ne kadar güvenlik noktasında sorun yaşanıyor olsa da örgütlenme faaliyetinde boş durmamıştır. Lise faaliyetinde öne çıkan yoldaşlarla ilişkiyi korumuş, geliştirmiş, koşturmasına hiç ara vermemiştir. Bu süreçte örgütle bağının olmaması öne çıkan yoldaşların daha ilerde örgütlenmesini geciktirmiştir. Ancak her lisede kitle çevresi genişlemiş, aktif çalışan yoldaşlarda politik olarak ciddi gelişmeler kaydedilmiştir.
Birçok lisede komiteleşme olanakları oluşmuş, alana önderlik edecek güçlü bir lise komitesi zemini yaratılmıştır. İlişkiler yeniden kurulduktan hemen sonra bu komiteleşmelere hızla gidilmiştir. Cengiz yoldaş ise bu çevre içinde kendini hem doğal hem de örgütsel önder olarak zaten kabul ettirmiş durumdaydı. Sonraki süreçte ise alanda örgütlenmede ciddi bir genişleme ve faaliyette verimlilik artmıştır. Komsomol’un yeni süreci ve ele alışı örgütlenmelerde ciddi bir gelişim kaydedilmesini sağlamıştır. Cengiz yoldaş artık alanın önderliği konumundadır. Sadece lise faaliyetinden sıyrılmış ve önce tüm alana, sonrada faaliyetin yaygınlaşmasına paralel olarak bölgeye önderlik etmeye başlamıştır.
TEORİ-PRATİK UYUMU
Cengiz’in örgütlenmedeki yetenekleri ve teoriyle kurduğu sıkı ilişki alandaki faaliyetçilerin şekillenmesi ve gelişiminde doğrudan etkili olmuştur. O sorunları tartışırken tek yönlü ve sıradan değildir. Soruna hakim olma yaklaşımı esastır. Bu eksende benzer sorunları inceleyen, faaliyetin verimli olmasını sağlayacak yoğunlaşma içinde olan ve sonra oluşmuş fikirleriyle tartışmalar açan ve gündeme bunları yerleştirmeyi başaran özellikleri vardı. Ancak Cengiz’in bu noktada önemli bir eksikliği söz konusudur. Tartışırken ya da fikir oluştururken oldukça dağınık olabilmektedir. Bu onun özünü ve esasını yakaladığı sorunlarda sistemleşmiş politika üretmesinde engel haline gelebiliyordu. Ancak o nüve halinde oluşmuş fikirlerini mutlaka bir tartışma platformu oluşturacak şekilde tartışmayı yeğliyordu. Bu tartışmalarda belirttiği fikirlerle tartışmaya derinlik katıyor, yakaladığı özün sistemleşmesine ciddi zemin sunuyordu. Özellikle komite toplantılarında bu noktada performansı adeta doruk noktasına ulaşıyordu. Ve onunla yapılan her toplantı, her randevu adeta bir fikir fırtınasına dönüşüyor, aslında kafasındaki dağınık fikirler bu tartışmalar sonrasında bir sistematiğe kavuşarak politika haline geliyordu. Bu durumlar Cengiz için müthiş bir keyif ve iştah anlamına gelmektedir. O yer yer düştüğü tek yanlılıktan kurtulmuş olmanın, henüz embriyon halindeki yaratıcı fikrin olgunlaşması ve bir noktaya gelmesinde kendine olan güvenini, örgütlü kolektif yapıya olan güveninde yeniden doğuş gibi hissediyordu.
Cengiz yoldaş, ilk aşkı da örgüt faaliyeti içinde tanıdı. Ama devrimci faaliyetteki başarısı aşk hayatında ya da kadınlarla kurduğu ilişkilerde asla olmadı. O bu ilişkilerde “kazma” lakabını henüz ilk aşkı yaşarken almayı başardı. “Romantik” ve “duygusal” ortam yaratarak bunu paylaşmak bir yana, bu girişimlerin her birini yok edip ve bu yüzden dillere düşmeyi, alay konusu olmayı başarırdı. Deniz kenarında başbaşa kaldığı sevgilisinin “deniz ne kadar güzel değil mi?” diyerek yaratmaya çalıştığı havayı “tuzlu su işte nesi güzel” diye karşılayan enteresan bir yapısı vardı. Başarısızdı bu konuda Cengiz. Bunu kabul ederdi. Ancak yaşamında sarsıntılara neden olacak etkileri de olurdu duygusal ilişkilerinin, aşklarının. Umursamaz ve duyarsız görüntüsünün tersine, içinde fırtınalar kopan, dalgalanıp durulan, inişli çıkışlı bir yapısı söz konusuydu. Soy ismi gibi “İçli”ydi. Derindi ve derinde yaşardı. Cengiz, aile çelişkisini de çok hızlı aşarak, aile içindeki tüm özel yerine ve bunun yarattığı baskıya göğüs gerip devrimci mücadelede belirlediği yolun önüne bir sorun olarak çıkarmadı. İlk mücadeleye girdiği andan itibaren bu duruşu gösteren, gençlik döneminin en büyük çelişkisi olan aile çelişkisini yaşamayarak herkesi “imrendirecek” bir şekillenişi vardı. Ama Cengiz, ailesi ile kurduğu ilişkide sağlam temeller oluşturmuştu. Aile fertlerini kendi düşüncesine hızla yaklaştırmayı başaran, kardeşinin mücadele içinde örgütlenmesi için elinden geleni yapan bunda da başarılı olan bir özelliği vardı. Her ne kadar Cengiz’e yoldaşlar “ona rağmen kardeşinin örgütlendiği” esprisini yapsa da durumun tersi olduğu bilinirdi. Ailesine bağlı gibi görünmezdi, hatta mesafeli ve soğuktu. Ancak gerçek hiç öyle değildi. O paylaşım içinde bulunduğu herkesi, emekçi saflarında olan herkesi sevmeye kodlanmış bir yapıya sahipti. Bunda sahiciydi, gerçekçiydi ve hiç kuşkusuz devrimciydi. Abartılı yaklaşmazdı ilişkilerine. Aile ilişkisinde de aynı duruşa sahipti. Kendi deyimiyle “anaerkil” bir ailede yetişmişti, bunun yarattığı durum yoğun bir duygusal bağlılık ve basınç olarak karşısına çıkıyordu. Basıncı hafifletmek için duygularını da bastırmak zorunda hissediyordu. Olan buydu ve bu onun için sadece bir gereklilikti. Mücadelenin bu sorunların önüne geçecek bir gündem olmasına karşı kesin ve kararlı bir tedbirdi.
Cengiz, duygularıyla gerçekleri çarpıştırmaz, sorunların çözümünde duygusal saiklerin devreye girmesini kabul etmezdi. Bu yüzden en yakın çevresinin, örgütlülükle, partiyle yaşadığı sorunlarda müdahil olmamaya özen gösterirdi. Bu durumun işleri daha karmaşık yapacağına dair bir inanışı ve tutumu söz konusuydu. Çelişkiyi yaşayanların bir şekilde çözmesi gerektiğini düşünürdü. Öyle devrandı, öyle yaşadı.
Cengiz yoldaş Mersin faaliyetinin derlenip toplanmasından sonra bölgenin tümüne dair özelliklede Adana faaliyetine dair de bir yoğunlaşma içine girmiştir. Okuluyla kopardığı bağına rağmen bölge için önemli bir alan olan Adana’ya Üniversiteyi kazanarak gitmesine karar verildi. Daha sonra birkaç yoldaşta bu eksende bu alana yönlendirilir. Özellikle Lise faaliyeti üniversite faaliyetini beslenmesinde çok önemlidir. Üniversite gençliği içinde örgütlenme yaratmak ve gençlik hareketi yaratmada bu alanların dinamik rolü Komsomol’un üzerinde en çok durduğu durumdur. Bu eksende Liseli faaliyetçiler planlı ve programlı bir çalışmayla öncesinden belli faaliyet alanlarına yönlendirilerek konumlandırılmaya çalışılırdı. Mersin liseli gençliğin gelişkinliği de bu olanakları ziyadesiyle Komsomol’un önüne kullanmak üzere sunmuştur. Nihayetinde Cengiz Adana faaliyetine odaklanan ama tüm bölgeyle ilişkili bir komsomol faaliyeti içinde profesyonelleşmeye başlar. Her ne kadar Adana faaliyetine katkı sunsa da o esasta tüm komsomol faaliyetinin fiili bölge önderliği olarak yarı-illegal bir çalışma tarzı oluşturur.
Çukurova’nın çalışkan piresi gibidir. Adeta gitmediği ilişki, çalmadığı kapı, elinin yetişmediği alan kalmamıştır. Hatay’dan Niğde’ye, Antep’ten Osmaniye, Kayseri ve Kırşehir’e kadar birçok alana eli uzanmıştır. Cengiz, verilen ilişkileri bulma ve onları sürece katmada oldukça çabalıdır. Bu çabasının verimini ziyadesiyle görmüştür. Fedakâr bir çalışma temposu gerektiren bir yoğunluk, mücadelenin içine girdiği andan itibaren oldu. Bu fedakârca çaba ve emekten hiç kaçınmadı. Verilen görevler karşısında, yapamam yaklaşımı hiç olmazdı. Birçok görev ve sorumluluğun altında ezilse de bunları fedakârca yerine getirmeye çalışırdı. Cengiz yoldaşın mücadelede, partiyle kurduğu ilişkide, yoldaşlarla ilişkilenmesinde kendinden katmayı önceleyen yapısı, aşırı uyumlu tutumu onun örgütsel çizgide sağcı olmasına, uzlaşmacı bir yapıya bürünmesine neden olabiliyordu. Bu bağlamda elbette onunda bir eşiği vardı. Bu eşik aşıldığında ise sağcı yapısı solcu bir hatta hızla evrilebiliyordu. Ölümsüzleşmeden hemen önceki dönem ve mücadele içinde birkaç dönem bu sol sekter hatta savrulmaktan kaçınamamıştır. Yanlış bulduğu şeye benzer bir yanlışlıkla mukabele etme hastalığı onun dönem dönem depreşen bir hastalığı gibidir. Haklı olduğu durumda da haksız olduğu durumda da bu yaklaşımı sergilemiştir.
DİKKATLİ, DİRAYETLİ, KORUMACI VE TARTIŞMACI
Cengiz yoldaş, usta bir illegal örgütçüydü. Kimle ve nerede görüşecek olursa olsun o polis denetimine karşı olabildiğince dikkatli, tedbirli davranmaktan üşenmezdi. Bir yaşam biçimi haline gelmişti. Hiçbir randevuya takip getirmez, onun randevularına her yoldaş güvenle giderdi. Randevunun önemine ve durumuna göre saatlerce ve günlerce kontrollerini yaparak temiz gelmeye çalışırdı. Oldukça dikkatli ve uyanıktı polis takipleri konusunda. Düşmanın konumlanışını, hareket tarzını bulunduğu yerlerde tespit eder ve ona göre konumlanır ve tedbirini alırdı.
Cengiz yoldaş başarılı Çukurova faaliyetinden sonra, oldukça büyük ilgi duyduğu ve hakim olduğu Kürt meselesinin de etkisiyle T. Kürdistanı’nda görevlendirilir. Çukurova faaliyetinde, kendini tekrarlayan ve artık yıpranma evresine geldiği nokta bu değişiklik ona başka bir ivme katmıştır. 2004 TMLGB 2. Kongre’sinde alt konferansların örgütlenmesinde, tartışmaların sürüklenmesinde ciddi emekleri ve katkısı söz konusudur. Bu Kongrede, TMLGB-MK 1. Yedek üye olarak seçilir. Bu dönemin hemen öncesi Cengiz yoldaşın, mücadele içinde birkaç kez yaşadığı inişli çıkışlı dönemin ilki yaşanmaktadır. Birkaç ay süren ve açık bir gerilemeye denk düşen bu dönem, açılan soruşturmalar, yoğun ve keskin bir eleştiri-özeleştiri süreci ile hafifletilir ve kısa sürede yoldaşın yeniden toplanıp, odaklandığı döneme girilir. Gençlik faaliyeti içinde Cengiz yoldaşın yaşadığı bir sorun üzerinden bir tartışma bu süreçte yaşanır. Tartışmanın özü şudur: “Hiyerarşik olarak bir üst sorumluyla yaşanan sorun partiyle yaşanan bir sorun mudur?” Cengiz yoldaşla yaşanan bir sorun üzerinden bu eksende kaleme alınan ve yayın organında yayınlanan yazı, “evet böylesi bir sorun partiyle yaşanan bir sorun ve ideolojik bir sorundur” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tartışma oldukça verimli ve içerikli bir tartışmaya dönüşmüş, Cengiz böyle bir durumu partiyle yaşanan ideolojik bir sorun olarak tanımlamanın tek yanlı ve başka sorunların üstünü örten, bürokratizmi besleyen bir tartışma olarak ortaya koymuştur. Nihayetinde, bu tartışma Cengiz için sorumlusu olan yoldaşlarla gerçekleştirdiği ilk keskin mücadelelerden biridir. Fikrini sıkı bir şekilde temellendirerek soruna yaklaşmış ve pozisyonunu almıştır. Bu tartışma aynı zamanda onu toplayan, mücadeleye daha istekli sarılmasına vesile olan bir durumun oluşmasına neden olmuştur.
Kürdistanı faaliyeti, onun sınava girerek Erzincan’da öğrenci olarak konumlanmasıyla başlamıştır. Oldukça geri bir örgüt çalışma tarzına sahip olan alana Cengiz’in gidişiyle birlikte örgütlü çalışma tarzı hızla hayata geçmeye başlamıştır. Yarı-legal çalışma tarzı ve konumlanış bu alanda da vardır. Bu çalışma tarzının özellikle, sıkı güvenlik önlemleriyle kuşatılmış T. Kürdistanı’nda hareket etmek açısından önemli bir avantaj sağlama durumundan azami oranda faydalanılmıştır. Dağınık ve sorunlu bir örgüt çalışma tarzı olan alan, Cengiz ile birlikte hızla toparlanmaya başlamıştır. Geniş sayılacak çevre çeper ilişkisi hızla biçim almaya başlamış, ciddi düzeyde örgüt çalışması inşa edilebilmiştir.
Cengiz yoldaşın, askeri eylemler noktasında becerisi ve kabiliyeti oldukça sınırlıydı. Bu noktada eylemlerin örgütlenmesinde pek de becerikli sayılmazdı. Ama bu noktada hiçbir zaman geri durma gibi bir yaklaşımı da söz konusu olmadı. Ancak inisiyatif koyma, anında yeni biçim verme, gerçekleştirmeye yönelik zorlama hamleleri çok zayıf ve yetersizdi. İyi planlanmış eylemleri gerçekleştirip, beklenmedik sorunlar çıktığında inisiyatifsizlikten başarısız olan bir tablo çokça rastlanılan bir durumdu. Cengiz, yoldaşlarını koruma, güven duyduğunda bağlanma özelliği çok güçlü olan bir yoldaştı. Gerçekleşmeyen birkaç eylem sonrası sorumlu olan ve eyleme katılmaması gereken yoldaşın “bu defa yapamazsanız biz eyleme çıkacağız” söyleminin yarattığı etki ile gittiği eylemi gerçekleştirip gelecek kadar koruma bilinci ve güven duygusu sağlam bir yapıya sahipti. Kimin ne yapması gerektiği, herkesin sorumluluğunu yerine getirmesiyle ancak mücadelenin ve partinin gelişeceğine dair bir bilincin ürünü olarak bu koruma ve güven duygusu oluşmaktadır kuşkusuz. Bu ideolojik bir şekilleniş, yoldaşlaşmada yaratılan zeminin bir ürünüdür. Cengiz bu zemini yaratmak bu zeminin oluşması için arayışa durmaksızın giren iyi bir komünistti. Bu zemini kaybettiği noktada ise restleşmeyi göze alan, yoldaşlarıyla arasındaki makası açan bir zaafı da söz konusudur. Özellikle iki binli yılların son dönemi bunun örnekleriyle doludur. Küçük-burjuva tembelliğine, alışkanlığına ve bürokratizme karşı tepkiyle birlikte faaliyeti zayıflatan, komsomolda oluşmuş görev ve sorumluluk bilincini erozyona uğratan bir şekillenişin de parçası olmaktan kurtulamamıştır. Daha sonrasında bu süreç masaya yatırıldığında verdiği tepkilerin aslında oluşan yeni bir kültürün önderlik düzeyinde örgütlenmesine kapı araladığını daha net görme durumu oluşacaktır. Cengiz yoldaş bu tepki ve reaksiyonlarıyla birlikte kısa bir zindan deneyimi yaşamıştır. Bu kısa zindan deneyimi ise önderlik düzeyinde, komünist bir kişiliğe yakışmayacak derecede başarısız ve sorunludur. Çıkan çelişkileri çözmede başarısız, tepkisel ve bireyci çözümlerle soruna yaklaşan bir hapishane deneyimi yaşamıştır. Hiç kuşkusuz bu olumsuz tablo onun geri adım atmasını değil, hesaplaşarak daha ileri çıkmasına vesile olmalıydı. O sorunu bu eksende ele alan bir tutuma sıkı sıkı sarıldı. Devamında bu hesaplaşmayı sağlıklı bir düzeyde yaptığını maalesef söylemek mümkün değildir. Ancak mücadeleye ve komünist çizgisine daha fazla sarılma, sorunları bu hatta sarılarak daha güçlü aşma eğilimi onda karakterize olan bir durumdur. Son nefesini verene kadar da bu hesaplaşma ve aşma çizgisini benimsemiştir.
SAVAŞIN KİRİ PASI ARINDIRAN GÜCÜNE İNANÇ
O yaşadığı sorunlara karşı daha keskin ve etkili bir mücadele için gerilla alanında olması gerektiği noktasında kararlıydı. Ya komsomol çalışmasına devam edecekti ya da gerilla alanına geçecekti. Kendisine bu iki seçeneği koymuştu. Başka bir alanda konumlanmanın ona ve partiye bir faydası olmayacağı fikri sabitleşmişti onda. Başka bir alanın kendisinde sorunlu bir yapı haline gelen bürokratizmi ve çelişkileri çözme yöntemindeki sağlıksız tutumu besleyeceği fikrindeydi. Zira daha önce örgütlü olduğu bir alanda bunu deneyimlediğini, bu bürokratizmin bu ve benzeri alanlarda yerleşik bir yapıya dönüşmeye başladığı fikrindeydi. Bu süreç onda parti önderliği ve kadrolarına karşı bir tepkiselliğe de dönüşmeye başlamıştı. “savaşın kirden pastan arındıran” gücüne haklı olarak güven duygusuyla istediği gerilla alanına 2013 yılında gitti.
Cengiz yoldaş partinin genel siyasi çizgisine yönelik kavrayış düzeyi, teorik donanımı ve onu zenginleştirme çabası oldukça güçlüydü. O genel siyasi çizgiye laf olsun diye inanmış gibi görünen değil, kavrayışının ve incelemelerin bir sonucu olarak bilimsel temele oturtan bir komünistti. Cengiz yoldaş az konuşan bir yoldaş olarak partiye girip artık susturulması zor birisi olarak değişim gösteren bir yapıya kavuşmuştu. O kadar çok konuşurdu ki bazen, karşı tarafın sıkıldığını anlamak istemez, önemsemezdi. Bu yanıyla da dalga konusu olmayı başarmıştı. Esprilerine kendisi gülerdi, onun bu keyifli gülüşüne iştirak eden gülüşmeleri esprisine gülme olarak algılamaktan çekinmezdi. Kötü esprileri ise hiç bitmezdi. Cengiz yoldaşın bitmeyen hikayeleri, yaşanmışlıkları da vardı. Bunları da anlatmaktan büyük bir haz alırdı.
O partinin elinde büyümüş, şekillenmiş, karakterini kazanmış ve kimlik edinmişti. Bu yüzden partiye sıkı bir şekilde bağlıydı. “her yoldaşı sevmek zorunda değilim ama partiyi sevmek, korumak tarihsel sorumluluğumuz” şeklinde duygularını ve yaklaşımını tanımlardı. Sınıf mücadelesini kavrayış düzeyinin, partinin neden ihtiyaç olduğunu kavrayışı belirleyeceğini çok iyi biliyordu. O yüzden partiyi toplumsal ve sınıfsal çelişkileri çözüme kavuşturan doğru bir araç olarak tanımlamanın ancak sınıf mücadelesinin tarihselliğini ve zorunluluğunu kavramaktan geçeceğini çok iyi biliyordu. Bu bakış açısı onun karşılanmayan beklentilerine, gerileyen mücadeleye karşı ideolojik gıdası; yoldaşlarına ve partiye karşı güven-güvensizlik ikileminde savrulma ve dağılmayı değil toplanma ve ilerlemeyi tercih eden bir duruşa demirletmiştir. Cengiz bir dava adamıydı. Küçük yaşta mücadelenin sorumluluklarını omuzlayıp, iddiasını ortaya koydu. Bu iddiaya uygun şekillendi, komünist kimliğini dişi ve tırnağıyla kazandı. Zaaflarının çözümü içerecek şekilde var olduğunun bilincinde olan, Maoizm’e sıkıca bağlanmış bir iki çizgi mücadelesi anlayışına sahip, sınıfsız toplumu hemen yaşamında var ederek bireyci ve küçük burjuva mülkiyet biçimlerinin her türünden arınmayı benimsemiş bir yaşamı var etti. Onun yokluğunun ve gidişinin mücadele için ne büyük bir kayıp olduğunu bir onu tanıyan yoldaşları çok iyi bilir, iki sıkı şekilde bağlı olduğu parti. Bağlı olduğu partimiz saflarında, yine büyük bir inançla ve bilimsellikle bağlı olduğu genel siyasi çizgisinin şah damarı olan gerillada ölümsüzleşerek davasına bağlılığını göstermiştir. Çok fazla özleniyorsun Cengiz yoldaş.