Akademik Demokratik Mücadele ve Gençlik
Faşizmin saldırganlığı her geçen gün artmakta, her alanda amansız bir baskı ve sömürü vuku bulmaktadır. Halk gençliği de elbette bu saldırganlıktan payına düşeni almaktadır. Üniversiteler, liseler ağır bir baskı altında, eğitimdeki sorunlar almış başını gitmiş durumda. Genç işsizlik rekor üstüne rekor kırıyor. Halk gençliğinde, bu tablo karşısında derin bir öfke biriktiği çeşitli vesilelerle gözlemlenebiliyor. Lakin bu harekete dönüşmüyor. Gençliğin örgütlü, öncü kesimlerinin soruşturma ve tutuklama furyasıyla üniversitelerden tasfiye edilmesi, özellikle öğrenci gençliğin mücadelesinin gerilemesindeki temel etmenlerden biridir. Örgütlülüğü tasfiye edilen gençlik, akademik-demokratik haklarına sahip çıkma ve bu temeldeki mücadeleyi geliştirmede yönsüz ve öncüsüz bırakılmıştır. Toplumsal muhalefet ve devrimci mücadeledeki geri çekiliş her zaman olduğu gibi ilk ve en büyük etkisini gençlik saflarında gösteriyor. Gençliğin üzerine ağır baskı ve sindirme politikalarıyla örtülen ölü toprağın atılması ancak bu gücün örgütlenmesi ve doğru bir önderlik tarafından harekete geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Tam da bu sebeple Komsomol önüne devrimci gençlik hareketi yaratma hedefini koymuştur. Kuşkusuz bu hareketi yaratma noktasında elimizde birçok araç bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de bugün önemi gitgide artan akademik ve devrimci mücadeledir.
Öncelikle bir aracı amacına uygun ve etkili kullanabilmemiz için kuşkusuz o aracı iyi tanımamız, bilmemiz gerekir. Özellikle akademik-demokratik mücadele gibi yanlış ele alışların bol olduğu alanlar için bu durum daha da geçerlidir.
Bu mücadele en genel tanımı ile öğrenci gençliğin eğitim alanındaki çeşitli sorunlara karşı kısmi düzeltmeler uğruna verilen hak mücadelesidir. Yani tek başına bir reform mücadelesinin önüne geçmez. Ancak onun bu özü komünistlerin akademik-demokratik mücadeleden uzak durmasını gerektirmez. Zira bilinir ki reformist araçlar dahi pekala, bizlerin elinde devrimci bir tarzda kullanılabilir. Önemli olan, reformlar için mücadeleyi devrim mücadelesine tabi kılmaktır. Onu, devrim mücadelesini besleyecek, kan taşıyacak bir zeminde ele almak gerekir. Somutumuzda bir reform mücadelesi olan akademik-demokratik mücadele, nasıl bu misyonu oynayabilir? Şöyle ki; kitleler hiçbir zaman kendiliğinden bilinci ile devrim talebi ile mücadeleye atılmaz hatta çoğu zaman onu gerekliliğini de kavramaz. Lakin söz konusu olan kendi yaşamında pratik olarak her gün yakıcılığını hissettiği sorunlar olunca iş değişir. Bu sorunlar onlar açısından çekilmez hale geldiğinde en geri bilince sahip olanlar bile harekete geçebilir. Bu sorunları somutlarsak, okullarda yemekhanelerin pahalılığı veya rektörün baskısı olabilir. Yani akademik-demokratik mücadele bizlerin en geniş gençlik kitleleriyle buluşma aracıdır. Onları en alt düzeyde talepler uğruna da olsa mücadeleye çekmemize imkan tanır.
Lakin komünistler kitleleri kendi sorunları ekseninde mücadeleye çekmekle yetinmezler. Bu bizler için tek başına bir amaç da değildir. İşte, devrimci ve komünistlerle, reformistlerin farkı burada ortaya çıkar. Bizler, kitleleri bu hak talepli mücadele içerisinde eğitmeye çalışırız. Elimizdeki her araçla onlara siyasal bilinç taşımaya çalışırız. Kendi sorunları ile sistemin yaratmış olduğu öteki sorunlar arasındaki bağlantıyı, bıkmadan, usanmadan anlatmalıyız. Sorunların kaynağının sistemde olduğunu, çözümünün ise devrimde olduğunu her fırsatta vurgulamalıyız. Kitleler şu ya da bu düzeyde taleplerle bir kere sokağa indiğinde bu imkan fazlasıyla elde edilir. Zira özellikle bizim gibi faşist-baskıcı ülkelerde en ufak bir hak talebi dahi devletin zoruyla karşılaşmak anlamına gelir. Haliyle hak talebinde bulunanlar, devleti, faşizmi bizzat pratikte tanımaya başlar. Bu durum devrimci-komünistlerin siyasi bilinç taşımasının hız kazanarak gençlikte daha çabuk karşılık bulmasını sağlar ve sosyal hak taleplerini siyasal talepli mücadeleye, devrim mücadelemize kanalize etme imkanı artar. Yani nihayetinde A/P mücadele bizlerin geniş gençlik hareketlerini devrimci mücadeleye kanalize etmede ilk basamak işlevini görür.
Elbette bu imkanlar ancak bu mücadeleyi MLM tarzda ele almakla gerçeğe dönüştürülebilir. Ancak bugün devrimci gençlik hareketinin yanlış ele alışlardan kaynaklı bu aracı hakkıyla kullanamadığımızı belirtmek gerekir. Böylece devrimci gençlik örgütlerinin birçoğu önemli bir imkandan mahrum kalmaktadır. Bu yanlışların en tehlikelisi akademik-demokratik mücadeleyi amaçlaştıran, gençlik çalışmasının merkezine oturtan sağ-liberal yaklaşımdır. Bu eğilim özellikle son yıllarda esen liberal rüzgarlar nedeniyle birçok gençlik örgütünde hakim hale gelmiştir. Akademik-demokratik mücadele ile yetinmek gençliğin devrim mücadelesine kanalize etme hedefinden uzaklaşmak demektir. Bu da aleni bir reformizmdir.
Bir diğer yanlış yaklaşımsa akademik-demokratik mücadeleyi hiçleştiren “sol” yaklaşımdır. Bu yaklaşım akademik-demokratik talepli mücadele ile siyasal mücadeleyi birbirinin karşısına koymaktadır. Buna göre biri seçilmelidir; akademik-demokratik mücadele vermek, onu hangi tarzda ele aldığından bağımsız olarak reformizmdir. Bu yaklaşım bir yapıyı, reform için mücadelenin değil, bu mücadeleyi amaçlaştırmanın reformist yapacağını kavramaz. Siyasal mücadeleyi, devrim mücadelesini savunacağım derken onu besleneceği araçlardan mahrum kılar. Gençlik kitlelerinin devrim mücadelesine akma kanallarını tıkar. Sonuçta mücadele örgütlü gençlerle sınırlanır.
Genç komünistlerin bu iki yanlıştan da (özellikle birincisinden) uzak durması elzemdir. Biz akademik-demokratik mücadeleye ne gerektiğinden fazla önem vermeliyiz, ne de onu kullanmaktan geri durmalıyız. Gençliği kendi sorunları, talepleri ekseninde mücadeleye çekebilmeliyiz. Bunun için en geri bilinçli kitlelerin dahi talepleri için mücadele edeceğiz, katılabileceği, öz örgütlülükler (öğrenci dernekleri, kulüpler gibi) yaratabilmeliyiz ya da zaten var olan öz örgütlülüklere aktif biçimde katılmalı müdahale edebilmeliyiz. Gençliğin ilerici-demokratik taleplerini sahiplenmeliyiz. Lakin bunları yaparken mücadelemizin merkezinde anti-faşist, anti-emperyalist devrimci mücadelesinin olduğunu bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız. Eğer akademik-demokratik mücadele gençliği bu devrim bilinciyle kuşatmamıza imkan sağlayamayacaksa bizim nazarımızda hiçbir kıymeti olmaz. Bu sebeple sistemi-devleti teşhir eden propaganda çalışmaları akademik-demokratik mücadele ekseninde de bizim baş silahımızdır. Bu çalışmalarımızın etkisini artırmak için her yoldaşımız akademik-demokratik mücadele içerisinde, öz örgütlülüklerde kitleleri etrafında toparlayabilmelidir. Bir çekim merkezi haline gelmelidir. Bunu başarabildiğimiz oranda akademik-demokratik mücadelede gençlik örgütümüz genişleyecek ve güçlenecektir. Dahası geniş kitlelere strateji ve taktiklerimizi, programatik düşüncelerimizi ulaştırabilir, bu çerçevede onlara yön verebiliriz.
Nihayetinde böyle ele aldığımızda akademik-demokratik mücadeleyi, devrimci gençlik hareketi yaratma hedefimizde önemli bir sıçrama tahtasına dönüştürebiliriz. Zira bugün gençliğin yaşadığı sorunların başlıkları hiç olmadığı kadar çoktur. Dolayısıyla gençliği kendi yaşadığı sorunlar ekseninde harekete geçirme imkanımız da fazladır. Devrimci gençlik hareketi yaratma iddiamızda ilk hedefiniz gençliği harekete geçirmek olmalıdır. Bunun için de akademik demokratik mücadele dahil elimizdeki her aracı ustalıkla kullanmayı öğrenmeliyiz.