5. Yılında Suruç’u Unutma, Hesap Sor!
“Bu kaçıncı anlam değişmesidir ölümün
Yüzümüz hangi hüznün coğrafyası tarihte
Sessizliğe tutsak değil artık mezarlıklar
Yer altında ölümü utandıran yürekler var”
Tarihi ezilen uluslara, inançlara ve emekçilere dönük katliamlarla dolu olan faşist diktatörlüğün yeni katliam perdelerini açtığı tarihtir 20 Temmuz. Bu katliam faşist diktatörlüğün katliamlar tarihinin devamı niteliğinde olmakla birlikte Adana, Amed, Suruç, 10 Ekim gibi kitlesel katliamların da başlangıcı olmuştur. Suruç Katliamı’nın doğrudan sorumlusu olan Türk devletinin bu katliamı neden gerçekleştirdiğini anlamak için o dönem içerisinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durumu incelemek gerekiyor. Katliama giden süreçte Türk devleti hem içeride hem de dışarıda çok yönlü bir krizin içerisindeydi. Gezi İsyanı’nın biriktirdiği dinamik Kobanê ve Kürt serhıldanlarıyla büyümüş, toplumsal kaynaşmaların ve hareketlerin yaşandığı bir süreç başlamıştır. Rojava’da Kürt ulusu nezdinde elde edilen kazanımlar TC’nin Kürt düşmanlığını körüklemiştir. Bu süreç ve sonrası dengeler içeride egemenler arasındaki klik dalaşını keskinleştirmiştir. Fethullahçılarla kurulan ittifaklar dağılmaya gitmiş ve her cephede saldırganlığın işletildiği bir politik çizgiye demir atılmıştır. Yine Kürt ulusal mücadelesi ile yürütülen tasfiyeye dayalı “çözüm süreci” Suruç’tan sonra rafa kaldırılmış Irak Kürdistanı’nda bulunan gerilla alanlarının bombalanmasıyla birlikte PKK’de süreci noktalayarak aktif savaş durumuna geçmiştir.
Bu anlamıyla bakıldığında Suruç Katliamı’nın gerçekleştiği moment, faşizmin çok yönlü kriziyle birlikte ezilenlere ve onların örgütlü güçlerine dönük bugün de devam eden kapsamlı ve soluksuz bir saldırganlığın başlatıldığı bir süreçtir. Nitekim Suruç Katliamı’nın hemen ertesinde devrimci, demokratik güçlere dönük başlatılan operasyonların ilk dalgasında 500 kişi gözaltına alınmış Günay Özarslan isimli devrimci katledilmiştir.
GENÇLİĞİN GEZİ’DEN KOBANE’YE UZANAN MÜCADELESİ
Suruç Katliamı, Gezi İsyanı’nın devamında gelişen ve binlerin katıldığı Kobanê Serhıldanı’nın rüzgârını da arkasına alarak gelişen kitle hareketlerinin önünü kesmeye dönük bir politikanın da sonucudur. Bu noktada hedef olarak seçilen eylemin bir gençlik kampanyası olması da bu süreçlerde aktif özne olarak yer alan halk gençliğine ve devrimci gençlik mücadelesine dönük bir mesaj da barındırmaktadır. Çünkü devrimci gençlik, tarihsel süreçlerin hem motor güç olma özelliğiyle hem öncülüğünü yapmasıyla hem de dinamizmiyle mücadelede aktif, üretken bir rol üstlenmiştir. ‘68 Hareketi’nin barikatlarından 6. Filo’nun denize dökülmesine; Filistin’de Siyonizme karşı mevzilerden, ‘71 devrimci kopuşuna; 90’lar bahar ve öğrenci eylemliklerinden 1 Mayıs direnişlerine; Gezi’ye uzanan bu mücadeleler içerisinde gençlik kavgayı yükselten omuzlayan toplumsal kesimlerden olmuştur. Gençliğin devrimci mücadelesi ezilen emekçi halkın, ulusların ve ötekileştirilen inançların adalet, özgürlük, eşitlik talepleriyle birleşerek bugünlere uzanmış ve bu sebeple de faşist diktatörlüğün baskı, imha ve yok etme saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştır. Faşist çeteler tarafından devrimci öğrencileri hedefleyen Beyazıt ve Bahçelievler katliamları buna örnektir.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) “Beraber Savunduk, Beraber İnşa Edeceğiz” şiarlı kampanyası da bu temelde hayata geçirilmişti. TC destekli DAİŞ çetelerinin aylar süren kuşatması altında kan ve can bedeli bir direnişle kurtarılan Kobanê şehrinin yeniden inşa edilmesi için başlatılan bu kampanyayla gençler; inşa edilecek okullar, hastaneler ve çocuk kampları için Türkiye’nin dört bir yanından toplanan yardımları bölgeye ulaştırarak yeniden inşa sürecinin aktif öznesi olmak için yola koyuldular. Öğrenci gençliğin kampüslerdeki mücadelelerinde, işçi grevlerinde, Gezi barikatlarında, kadın eylemlerinde bir araya gelenler bu kez TC destekli DAİŞ’in yıkıma uğrattığı kenti inşa etmek için bir araya gelmişlerdi. Kobanê’ye geçmeden önce Suruç’ta bulunan Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde basın açıklaması yapıldığı esnada patlayan canlı bomba 33 düş yolcusunu, 33 devrimciyi fiziken aramızdan aldı. Onlarca devrimci de yaralandı. 33’lerin düşleri ve idealleri devrimci gençlik mücadelesinin omuzlarında kavganın olduğu her yerde yaşatılıyor, yaşatılmaya devam edilecek.
ADALET İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM, HESAP SORALIM!
Katliam DAİŞ tarafından üstlenilse de esas sorumlusu DAİŞ çetelerini koruyan, besleyen ve MİT eliyle yöneten Türk devletidir. Nitekim devlet katliamın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen yargıda süren davada tek bir sorumlunun dahi cezalandırılmaması katliamla faşist diktatörlüğün dolaysız ilişkisini gözler önüne sermektedir. 14. duruşmasına giren dava da bir ilerleme söz konusu değilken Suruç’ta katledilenlerin anılacağı eylemlikler her yıl sistematik olarak yasaklanmakta yoğun polis saldırılarıyla, gözaltılarla engellenmeye çalışılmaktadır. Suruç anmalarına katılan devrimciler yargılanmakta, hapis cezalarıyla karşılaşmaktadır. Tüm saldırı ve yasak politikalarına karşı devrimci gençlik mücadelesi öznelerinin Suruç Katliamı’na dair tutumları her alanda 33’lerin mücadelesini ve düşlerini anlatacak bir pratik sürecin örgütlenmesi olmuştur. Yine yasak tavrına karşı militanca direniş ve yürüyüş iradesi Suruç Katliamı’nın hesabını sorma iradesi anlamında izlenilen rota olmuştur.
Biliyoruz ki onların uğruna düştükleri düşleri, idealleri yaşatmak mücadelenin keskinleştirilmesi ile mümkün olacaktır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da devrimci gençlik, bulunduğu her alanda 33’leri tüm yasaklara ve engellemelere karşı anmaya devam edecektir. Onlara sözümüz; daha fazla mücadele ve zafer olacaktır!
-33’ler Yaşıyor Mücadele Sürüyor!
-Suruç’u Unutmadık, Unutmayacağız!
-Suruç’un Faili, Patron-Ağa Devleti!
-Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Devrimci Gençlik Mücadelesi!
Yeni Demokrat Gençlik (YDG)